... SORUNU CÖZERSEN ONU BIR GÜN ICIN ÖZGÜR KILARSIN, BIR INSANA SORUNLARINI CÖZMEYI ÖGRETIRSEN ONU HAYATI BOYUNCA KENDINDEN EMIN KILARSIN. blog layouts

BIR INSANIN CAHIL OLDUGUNU BILMESI / ILME ATILMIS ILK ADIMDIR

Pazar, Ocak 28, 2007

TESEKKÜR EDERIZ...

Bir ay boyunca sitemizi takip eden okuyucularimiza,buraya güzel yazilarini gönderen blog Dostlarimiza buradan tesekkürü borc biliriz.
Biraz olsun bu ay icersinde sizlerle Televizyon konumunda beraber olduk.Yazilacak cok seyler vardi,var olacakda.Subat ayinda sitemizi sizlerin arzu ettigi bir konuya birakiyorum.
Tesekkür Dostlar.

Salı, Ocak 16, 2007

Televizyonu Kapatın,Kalp Gözünüzü Açın!


Televizyondan sunulan bir çeşit uyuşturucudan başka bir şey değil. Üretimi ucuz, ama feci derecede bağımlılık yapıyor. Ters tarafından bakarsak insanlar buna gönüllü olarak razı oluyorlar. Dünyada bugün aklı özgürleştirmeyen, insanı mutlu kılmayan bir yaşam sürüp gidiyor. Tüm değerlerin yerinde artık ucuzluk ve sıradanlık hâkim. Sonuçta yersiz yurtsuz bırakılmış, kendi içinde parçalanmış insan, bu uyuşturucuya iştahla sarılıyor.

İnsanı bilgilendirmek, eğitmek ve eğlendirmek için keşfedildiği iddia edilen televizyon, günümüzde bu maksatları çoktan terk edip kitlesel, kültürel ve zihinsel dönüştürücü haline gelmiş bulunuyor. Son dönemlerde hemen hemen her televizyon kanalında boy gösteren sırlar dünyası, kalp gözü, altıncı his, gönül dünyası… gibi programlar cam ekrandaki kurgulamanın en güzel örneğini teşkil ediyor. Başlangıç dönemlerinde yaşanmış "ibretlik" olaylar anlatılırken zamanla içerisinde televizyonculuğun izleyiciyi kendine bağlamak ve vazgeçilmek olmak anlayışına yenik düşerek başkalaşıma uğramaya başlayan bu sır diziler sayesinde kalp, sır ve his gibi birçok manevî kavram reyting kaygısına feda edilmiş durumda.

Aksakallı dedeler, dervişler, zalimler ve mazlumlar bu programların değişmez figüranları. Sıcağı sıcağına defteri dürülen zalimler ve ivedilikle sabrının karşılığını alan mazlumlar, en ufak sıkıntıda ortaya çıkıveren aksakallı dedeler bir imtihan yeri olan dünyayı hesaplaşma alanına dönüştürüyor.

Dizi sonlanmadan, büyük bir mükâfat geri dönmekte, kötülük ise yine aynı ivedilikle sahibinin bin bir türlü bela ve musibetle yerin dibine geçmesi şeklinde ekranda görülüyor. Toplumda, hassasiyet göstermesi gereken yerde duyarsızlaşan, tevekkül etmesi gereken yerde ise sabırsızlık ve cezalandırma anlayışına sahip bireylerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Birbirine zıt iki ayrı değerler dünyasının temsilcisi kalp gözü ve televizyon ekranının aynı anda açık olması ne kadar mümkündür?

Onun için kapatın televizyonu, açın kalp gözünüzü...
Ayhan Demir
Ayda

Pazartesi, Ocak 15, 2007

Televizyon Üzerine Bir Öykü


Bir akşam Jeremy okuldan eve sıkıntılı bir şekilde geldi. İngilizce öğretmeni ona bir ev ödevi vermisti : "Televizyonu bir hafta boyunca kapat ve bu deneyimini kaleme al." Ne kadar düşündüyse içinden çıkamadı çocuk. Tam bir hafta televizyonsuz yaşamak aklın alacağı şey değildi. "Oğlum paniklemişti" diyordu Jeremy'nin babası. "Ödev üzerinde düşündükçe, korkusu bakışlarından anlaşılabiliyordu." Aslında Conrad ailesi televizyon bağımlısı değildi. Fakat profesyonel basketbol maçları onların en zayıf yönleriydi. İşin aksi tarafı, tam o sıralarda NBA maçlari oynanıyordu. Daha da kötüsü, o bir hafta içinde, yaşadıkları şehrin takımı bir dizi maç oynayacakti. Bu yüzden "öğretmen bu ödevi sanki Jeremy'e değil de bana vermis gibi ağır geldi" diyordu Jeremy'nin babası. Sonuç herkes için sürpriz oldu. Bütün aile çok farklı bir hafta geçirdi. Televizyondan seyredemedikleri iki önemli maçı tribünlerde seyrettiler. Tiyatroya gittiler, arkadaslarını ziyaret ettiler. Evde o zamana kadar yapamadıkları meşgaleler buldular. Örneğin; mutfakta anneye yardım ettiler. Dahası Jeremy piyano derslerine başladı. Emekli ögretmen olan baba "meğer ne kadar çok vaktimiz varmış" derken, ilginç bir benzetme yaptı: "Bir haftalık tecrübemle herkese diyorum ki, televizyonunuzu kapatın. Bu küçük iş, sizin beyninizi mısır lâpası olmaktan kurtaracaktır." Jeremy'nin öğretmeni, verdiği ödev için nereden esinlenmişti bilemiyoruz. Fakat bir haftalığına televizyonu kapatmak, son yılllarda gittikçe yaygınlaşan bir eylem. Dünyada televizyonun tuzağına ilk olarak ve en yaygin biçimde düşen Amerika içinde bazı sivil gruplar, şimdi bu tuzaktan kurtulmayı amaçlayan eylemlerin öncülüğünü yapıyorlar.Bu eylemlerden en dikkat çekici ve yaygın olani ise "TV Turn off Week" yani "TV kapatma haftası". Bu eylemin temel amacı, insanların yılda bir hafta için de olsa televizyon karşısında harcadıklari zamanı azaltmak ve insanların zihnine daha faydalı şeyler yapabilecekleri anlayışını yerleştirebilmek. Bu haftayı düzenleyenler ve destek verenler, insanlara şu mesajı aktarıyorlar: "Sadece bir haftalığına televizyonunu kapat, sonra bak neler olacak!" TV kapatma haftası ilk olarak 1995 yılında kutlanmaya başlanmış. Daha ilk yılında bu faaliyete 45 bin okul ve 8 milyondan fazla insan katılmış. Bu uygulamayı örgütlü olarak ilk başlatan ise sonradan TV-Turnoff Network TV Kapatma Yayın Ağı) ismini alan TV Free America (TV'den Bağımsız Amerika) isimli özel bir kuruluş. Bu kuruluş faaliyetlerinde kâr amacı gütmüyor,herhangi bir siyasi eğilimi yok. 1995 yılından beri TV yi kapatma haftasına doğrudan katılan Amerikalıların sayısı ise 25 milyon cıvarında.TV-Turnoff Network'ün çok çarpıcı bir sloganı var."Turn off TV - Turn on Life!"yani "Televizyonu kapat, hayata katıl!" TV kapatma haftası Amerika'da doğduktan sonra diğer ülkelere de yayılmaya başladı. Fakat bu eylem şatafatlı bir şekilde duyurulma imkânından yoksun. Bir defa televizyonlar bu eylemle ilgili ne bir haber yayımlıyor, ne de bir reklâm kabul ediyor. Zaten bu eylemi organize eden gruplar büyük sermaye sahibi olmadığı için, bir tanıtım kampanyasına ayıracak geniş imkânları yok. Bununla beraber hareket derinden derine yayılıyor ve çeşitli ülkelerde kendisine tutunacak bir zemin buluyor.
Ayda

Pazar, Ocak 14, 2007

PAZARIN SOHBETI...


Pazarin Sohbetin'de, bir zamanlar yazdigim yaziyi burada tekrarlamak istedim..Hatirladiginiza göre Örümcek Agi altinda bir yazi dizisi yapmis yasadiklarimi , gördüklerimi sizlere aktarmistim.Bu basligimiz da ki bagimliligin bir baska türü idi .Biraz olsun sizlere Madde bagimliligi hakkkinda bilgi vermeye calismistim.Tabii madde bagimliligi disinda hayatimiz da daha bir coklari yer almakta bazen bunlar bizim icin birer tehlike bile olmaya baslamaktadir.Asagida internet sitelerinden bazi bölümlere yer vermeye calisacagim.Bağımlılık Nedir?
Bağımlılık kişinin kullandığı madde üstünde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Bağımlılık bir kez geliştikten sonra, bir daha iyileşmez ve kişinin yaşamı boyunca onunla beraber gelir. Bu tez daha cok madde bagimligi üzerine kurulmus bir
degimdir.Hayvanlar aleminde bile bu görülmektedir örnegin arilari ele alicak olursak...

Balarıları oğul verirken genç kraliçe yuvaya kabul edilmezse '9-hydroxdex-trans-2-enoicasid' maddesini
milimikron kadar işçilere verir. Bu da keyif verici bir maddedir. Yani uyuşturucu. Bağımlılık yapar. İşçi arılar bu maddeyi kraliçeden her gün alabilmek için onun her türlü ihtiyacını karşılar. Yani arıların çalışkanlığının sırrı madde bağımlısı olmalarıdır.
Bir de hayatimiz da yer alan Teknoloji'nin parcalarindan bir tanesi de Televizyon ve onlarin yaptigi yayinlar.Peki böyle bir bagimlilik da olabilirmi ??
Ingilterede yapilan bir arastirmalarda cocuklarin disarda oyun oynamaktansa kapali bir ekrana bakmalari daha kücük yaslarda bu bagimliligin adaylari oldugunu tespit etmistir.Tüketiciler Birligi'nin yapmis oldugu arastirmada gözler önüne serilen manzara su boyutlara ulasmistir.
Televizyon Üzerine Tespitler

Alkol, sigara, uyuşturucu gibi madde bağımlılığının yanında, gözümüzle görmediğimiz ve hatta çoğu kez farkında dahi olmadığımız bağımlılık noktaları günümüz insanını yakalamış durumdadır. Bu tip bağımlılık noktalarının en belirgin örneklerinden biri de, televizyon bağımlılığıdır.

1994 yılından bu yana başta ABD. olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde gerçekleştirilen Turn Off TV. kampanyasının Türkiye ayağını oluşturmak amacıyla geçtiğimiz yıldan bu yana gerçekleştirilen bir dizi eylemliliğin halkalarından biri olarak planlanan bu rapor ile televizyonun yaşamımız üzerindeki etkilerini ortaya koymayı amaçladık.
Bu raporun bilimsel bir iddiası olmamakla birlikte, derlenen bilgilerle oluşturulan verilerin kamuoyunda irkiltici bir etki yapacağı düşüncesindeyiz.

Kaç yılımız televizyon karşısında
ABD.de yayınlanan bir bilim dergisi olan Scientific tarafından yapılan bir araştırma ile sanayileşmiş toplumlarda yaşayan bireylerin günde ortalama 3 saatini televizyon karşısında geçirdikleri saptanmıştır.

Ülkemiz bakımından da bu tip bir araştırmanın sonucu iç açıcı değildir. RTÜK. tarafından 5.360 kişi üzerinde yapılan araştırma, günlük televizyon izleme süremizin ortalama olarak 4 saat olduğunu ortaya koymaktadır. Toplumumuzun % 20’lik bir kısmı da, günde 5 saatini televizyon izleyerek tüketmektedir. İşsizliğin yaygınlaştığı coğrafi bölge ve toplumsal sınıflarda bu sürenin daha da arttığı düşünülmektedir.

Dolayısıyla ortalama insan ömrü olan 75 yıllık bir zaman diliminde, tam 9 yılımız TV. izlemekle tüketiliyor.

Tembel = Televizyon kolik
Televizyona bu derece bağımlılığın altında yatan sebeplerin başında tembellik geliyor. Aslında bu iki kavram birbirinin tetikleyicisi. Ve tembellik televizyon seyretmenin hem sebebi ve hem de sonucu. Bir kere televizyonun başına geçince gerisi geliyor.

Beyin dalgaları ne diyor
Televizyon üzerine yapılan bir araştırmada, deneye katılanların bedenlerine yerleştirilen tarayıcı ve monitörler yardımı ile televizyon seyrederken yaydığımız beyin dalgalarının, kitap okuma esnasında yaydıklarımızdan farklı olduğu ve zihinsel uyarılarda değişkenlik gözlenmiştir.

Alışkanlık
Uzmanlar, televizyonun vücutta alışkanlık meydana getiren ilaçlarla aynı şekilde etki yaptığını belirtmektedirler. Vücudu hızla terk eden yatıştırıcılar, vücudu yavaş yavaş terk edenlere oranla daha fazla bağımlılığa sebep olmaktadır. Çünkü kullanıcı, ilacın etkilerinin azaldığını daha fazla fark etmektedir.

Aynı şekilde izleyicilerin televizyonu kapattıktan sonra rahatlamalarının azaldığını bilmeleri, televizyonlarını kapatmamada önemli bir faktör olmaktadır. Seyretmek daha fazla seyretmeye yol açmakta ve böylece insanlar planladıklarından daha fazla televizyon seyretmektedirler.
Alışkanlık ama
Yapılan bu araştırmalarda, uzun süre televizyon önünde oturan insanların, gittikçe daha az zevk aldıklarını ortaya koymaktadır. Günde 4 saatten fazla televizyon izleyenler, 2 saatten az izleyenlere oranla daha az zevk almaktadırlar. Bu çarpıcı sonucun en önemli nedenlerinden biri olarak, kişinin televizyon seyretmesi nedeniyle verimli bir şeyler yapmamaktan kaynaklanan suçluluk duygusu olduğu gösterilmektedir.

Ya bedenimiz
Televizyon bağımlılığının en hafif(!) sonuçları bedensel rahatsızlıklarla kendisini gösteriyor. Televizyon karşısında saatlerce oturan, hareketsiz duran, bu da yetmezmiş gibi sürekli bir şeyler atıştıran insanlar; kireçlenme, şeker hastalığı, şişmanlık, kalp gibi bir çok hastalığa davetiye çıkarıyor. American Public Health Association’ın (Amerikan Halk Sağlığı Birliği) yöneticisi Mohammed N.Akhter bu konuda; “televizyon cihazını kapatabilir, hayatımıza güzel bir deneyim katabiliriz. Bu konuda atacağımız birkaç küçük adım bizi hem fiziksel, hem de ruhsal olarak sağlıklı bir hayata ulaştıracaktır.” diyor.

Ebeveyn-tv.-çocuk
Televizyon bağımlılığının ilk ve en etkili sonucu aile içinde görülmektedir. Bu bağımlılık içindeki anne-babanın çocuklarıyla az ilgilendikleri, aynı bağımlılığa yakalanmış çocuğun da, anne-babasıyla iyi diyalog kuramadığı, onlara karşı hırçınlaştığı ve en önemlisi televizyonda gördüğü iyi anne-baba karakterleri ile kendi anne-babasını karşılaştırdığı ve sonuçta aradığını bulamayınca uyumsuzluk gösterdiği saptanmıştır.

Örneğin; televizyondaki iyi baba, her akşam eve gelirken çocuğuna çikolata getirmektedir. İzleyici çocuk da, aynı yaklaşımı kendi babasından beklemekte ve beklentileri karşılanmayınca da, babasının kendisini az sevdiği ve önem vermediği duygusuna kapılmaktadır.

Yine pembe dizi (soap opera) olarak adlandırılan dizi filmlerin bağımlısı olan annelerin çocuklarına karşı şefkatli olmadıkları ve özellikle bu tip dizilerin yayın saatlerinde rahat seyredebilmek amacıyla çocukların uyutulmak istendiği, büyük kardeşlerine, anneanne veya babaanneye emanet edildiği bilinmektedir.

Kahraman çocuklar
Televizyonun çocuklar üzerindeki önemli etkilerinden biri de, televizyondaki karakterlerin çocuğun hayal dünyasında birer kahraman olarak yer alması ve giderek çocuğun, kendisini bu karakterle özdeşleştirerek onun gibi davranmaya başlamasıdır. Bu özdeşleşme genellikle çocuğun saldırganlaşması olarak ortaya çıkmaktadır.

Televizyon ve şiddet
ABD’de yapılan bir diğer araştırmada, çocukluğunda televizyonda şiddet izleyenlerin, büyüdüklerinde saldırgan oldukları ortaya çıkmıştır. Michigan Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Psikologlarınca yapılan bu araştırmada, 6-9 yaşlarında şiddet içeren programlar izleyen kız ve erkek çocukların, 20’li yaşlarda eşlerine karşı şiddet uyguladıkları ya da suç işledikleri, çocukluk dönemleri 70’li yılların sonuna denk gelen 329 yetişkin üzerinde yapılan bir başka araştırmada da, aralarında Türkiye’de de gösterilen “milyon dolarlık adam” ve çizgi film “Roadrunner”ın da bulunduğu şiddet içeren dizileri çocukluklarında sık izleyenlerin, yetişkin olduklarında, izlemeyenlere oranla iki kat daha saldırgan oldukları belirlenmiştir.

Şiddet dolu programlar izleyen erkeklerin yüzde 20’si, bir tartışma anında eşlerini itip kakmakta, darp etmekte, kadınların yüzde 20’si de eşlerine şiddet uygulamaktadır. Yine çocukluklarında şiddet izleyenler daha çok kavgaya karışmakta, trafik ve adli suç işleme eğilimleri artmaktadır.

Televizyon kolik birini nasıl teşhis ederiz
Yapılan araştırmalarda aşırı televizyon izleyenlerin;

Ddiğer insanlarla beraber olmaktan memnun olmama,
Çalıştıkları işyerinde isteksizlik,
Daha çok sinirlilik,
Ddaha az mutluluk,
Düzensiz çalışma,
Bir şeyler yapmama,
Çok hayal kurma, ve bu hayaller gerçekleşmediği vakitte de hayal kırıklığı sonucu bazen bunalıma girme şeklinde tanımlanabilecek belirtiler gösterdiği ortaya çıkmıştır.

Televizyon ve otizim
Otizm hastalığına yakalananların dil gelişimlerinde gerilik olur, konuşmayı geç öğrenir, konuşulanları ve direktifleri anlamakta zorlanırlar, istekleri için yetişkinlerin elinden tutmayı, işaret etmeyi tercih eder, kısa konuşur, göz kontağı kurmaktan kaçınır, Otistikler öpülmeyi ve kucaklanmayı sevmez, isimleriyle seslenildiğinde tepkisizdir ve sosyal ilişki kurmakta güçlük çeker.
Uzmanlar otizmin oldukça geniş bir semptom yelpazesi olduğunun bilinmesi gerektiğini bildirmektedirler. Aynı uzmanlar televizyonun ise bu geniş yelpaze içinde bazı semptomların kuvvetlenmesine veya ortaya çıkmasına sebep olduğuna inanmaktadırlar.

Televizyon ve dil
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Birsel Aybek’e göre, televizyon çocukların dil gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir. Gerek yabancı gerekse yerli programlarda Türkçe’nin sıkça yanlış, kötü ve yabancı özentili kullanılması, argoya her fırsatta yer verilmesi, çocukları ilerdeki yaşlara kadar etkileyecek olumsuzluklara yol açmaktadır.

Televizyon ve tüketim
Televizyon kendisine bağımlı olan insanları birer tüketim canavarı haline getirmektedir. Reklâmlarla estirilen tüketim fırtınası, çeşitli filmler, diziler, eğlence ve magazin programlarıyla devam etmektedir. Sonuçta ortaya televizyonda seyrettiklerini uygulamak için birbirleriyle yarışan insan tipleri çıkmaktadır. Bu yarışı kazanmanın yolu da, kuşkusuz sürekli olarak bilinçsiz alışveriş ve tüketimden geçmektedir.

Sonuç
Yukarıda kısaca belirtilen tüm sonuçların birleştiği ortak bir nokta var: bağımlılık haline gelen televizyon seyretme eylemi, bedensel ve ruhsal rahatsızlıklara, aile içi iletişimden başlayarak toplumsal iletişim sorunlara yol açmaktadır. Bağımlılık seviyesinde olmayan televizyonun bilinçsiz tüketimi de, her an için bağımlılık noktasına gelebilecek şekilde pusuda beklemektedir.

Sıralanan zararlarına rağmen televizyon, kişinin en doğal hakkı olan “bilgilenme hakkı”nın kullanılmasında en önemli araç. Bilgilenmeyi, haber almayı, gerektiğinde eğlenmeyi, öğrenmeyi televizyon ile sağlıyoruz. Bu bakımdan televizyonu insan yaşamından tamamen çıkarıp atmak bir çözüm değil, aksine başka sorunlara yol açacak şekilde kişiyi bilgilenme, öğrenme, haber alma ve eğlenme haklarından alıkoyacak bir girişim olacaktır.

Bu nedenle televizyonun bizi kullanmadığı, aksine kumanda aletine bizim hâkim olduğumuz bir ilişkinin geliştirilmesi, televizyonun bilgilenme ve eğitim işlevinin öne çıkarılarak kullanılması en doğru yaklaşımdır.

Sonucun sonucu = turn off tv/turn on life
Televizyonun insana olan hâkimiyetini farkedenler, 1995 yılından bu yana tüm dünyada Televizyonu Kapat/Yaşamı Aç (Turn Off TV./Turn on Life) adıyla bir hafta süresince televizyonsuz bir yaşamı öneriyorlar.

Her yıl Nisan ayının son haftasında gerçekleştirilen bu eylemler ilk kez ABD.de başlamıştır. Bu kampanyanın medya dünyasının cenneti olan ABD. de başlamasının ironisi bir kenara bırakılacak olursa, TV-Turnoff Network (TV. Kapatma Ağı)-TV. Free America (TV.den Bağımsız Amerika) isimli özel bir kuruluşun başlattığı bu çalışma dünya kamuoyunun, bilimsel çevrelerin dikkatini çekmeyi başardı. Bu kampanya, televizyonların tamamen ve sürekli olarak kapatılması yerine kişinin televizyonsuz bir yaşamı fark etmesini sağlamayı amaçlamaktadır.

İlk yılında 45.000 okul ve 8.000.000 insanın katıldığı bu kampanyaya ileriki yıllarda 25.000.000 Amerikalı katılmıştır. İlerleyen dönemlerde kampanyanın etkisi ABD. sınırlarını aştı ve günümüzde Türkiye dahil onlarca ülkede, yüzmilyonlarca insanın katılımıyla her yıl Nisan ayının son haftasında, televizyonsuz bir yaşam öneriliyor.

Bu öneri, özünde televizyonu tanı ve ona hakim ol mesajı vererek, bilinçsiz televizyon tüketiminden çalınacak saatlerde eşimiz, çocuğumuz, ailemiz, komşularımız, toplum ile daha sağlıklı bir iletişim kurabileceğimizi, kitap okuyacağımızı, spor yapacağımızı hobilerle uğraşacağımızı bize söylüyor.
Saygilarla.
H.A.E.

Cumartesi, Ocak 13, 2007

Hırsızın Suçu Yok mu?


Son günlerde medyada en dikkat çeken tartışmalardan biri, televizyon programlarının düzeysizliği. Akşam’ın yayın yönetmeni Serdar Turgut’un bir yazısıyla başlayan tartışmaya, en son Mehmet Barlas da katıldı.
Bu yazarların ortak özelliği, televizyonları da olan medya gruplarının etkili isimleri olmaları. Bir ortaklık da, televizyon programlarının “kötü” olmasını, halkın beğenisine bağlamaları. Bu köşeyazarlarına göre televizyoncuların neredeyse hiç suçu yok. Tartışmayı ise daha çok “izleyen halka” laf söylemek için kullanıyorlar. Serdar Turgut “bu fikir düzeyine sahip insanlar”, “berbata alışmış insanlar”, Engin Ardıç “Halkın cahilliği”, “Siz İbrahim Tatlıses dinleyin” gibi, halkı ve televizyon izleyicilerini hor gören ifadelere başvurdu.
Buna karşın, medyada böyle bir tartışmanın açılmış olması önemli. Çünkü, Engin Ardıç’ın da itiraf ettiği gibi, daha önce olan durum şöyleydi: “Patronun aynı zamanda bir de televizyonu olduğundan, basın bu gidişe dur diyemiyor, tam tersine çanak tutuyor.”
Aslında bu tartışma, akademik çevreler başta olmak üzere yıllardır yürütülüyor, halkın televizyon programlarından şikayetleri de zaman zaman gündeme geliyor. Ancak medya hiç oralı olup da eleştirileri dikkate almamış. Bu eleştirilerin ses getirip getirmeyeceği merak konusu.

--------------------------------------------------------------------------------

TURGUT: TELEVİZYONU BIRAKTIM
Ben Türk televizyon kanallarını seyretmeyi çok uzun yıllar önce bıraktım. Bu nedenle insanı kahredecek kadar berbat olan dizileri, oyunlarını gördüğünüzde insana insanlık âleminden utanç duyuran oyuncu bozuntularını... Tamamen irrasyonel olan haberleri izlemekten uzun süredir mahrum kaldım. (...) Bu dizileri merak ederek izleyebilen bu haberlerin olabildiği ve bu fikir düzeyine sahip insanların olabildiği bir ülkeden güzellik beklemeyeceksin, ben de beklemiyorum zaten. (...) Gazeteleri ne kadar uğraşsanız da bu dizileri sevenlere hitap edecek kadar kötüleştiremezsiniz işte bu nedenle gazete satışları pek artmıyor bu ülkede. Berbata alışmış insanlar televizyonla yatıp onunla kalkıyorlar ve arada okumak gibi kendilerine lüzumsuz gelen banal işlerle meşgul değiller.
Serdar Turgut, Akşam, 23 Ocak

--------------------------------------------------------------------------------

ARDIÇ: LAGALUGA KÜLTÜRÜ
Lumpenproletarya, Türkiye’yi adım adım teslim alıyor. Bizler büyük ölçüde kendi kabuğumuza çekildik. Bakmıyoruz. Pes ettik. Yeni Türkiye’yle başa çıkamayınca onu kendi haline bıraktık. Bir de ‘beğenmiyorum ama halkın nabzını tutmak için seyrediyorum’ diyenler var; yalan söylüyorlar, ikiyüzlülük ediyorlar: Bal gibi, hoşlandıkları için izliyorlar bu rezillikleri. En hışır seyirciye seslenen diziler, en kafasız müşteriye yönelik haber bültenleri... Gazeteci mi soytarı mı, haberci mi şaklaban mı olduğu belli olmayan birtakım sarhoş serseriler, televizyon haberciliğini öldürdüler. İyi kötü başlatmıştık, elbette yanlışlarımız ve eksiklerimiz de vardı, gelişecekti, öylece kaldı. Kalmadı da, geri gitti.
(...) Siz İbrahim Tatlıses dinleyin, ben Franz Schubert seviyorum. Dürtmüşüm halkın nabzını be! Beğenmeyen okumasın.
Engin Ardıç, Akşam, 24 Ocak

--------------------------------------------------------------------------------

BARLAS: BİR SORUN VAR AMA
Yüz binlerce okura hitap eden iki yazar böyle kırıcı ifadelerle geniş kitleleri ilgilendiren televizyon yayıncılığını eleştirmeyi göze aldıklarına göre, ortada tabii ki daha ılımlı ve daha az öfkeli biçimde ele alınması gerekli bir “Sorun” bulunmakta.
Serdar Turgut’un “Gazeteleri, ne kadar uğraşsanız da bu dizileri sevenlere hitap edecek kadar kötüleştiremezsiniz” iddiası da tartışılmalı bu arada. Televizyoncular izlenmek için kendilerini parçalarken, gazeteler de tiraj artırmak için “Popüler Kültür”ün gereklerine veya “Lumpenproleterya”nın beklentilerine uygun olan her şeyi yapmıyorlar mı? “Ağırlıklı” gazetelerin “Büyük boy tabloid” olma çabası yok mu sanki devrede? Kesin olan gerçek şu... Türkiye’de bu konular, Turgut ve Ardıç’ın ifadeleri kadar sert içerikli olmasa da çeşitli kesimlerde çok sık tartışılıyor.
Mehmet Barlas, Sabah, 25 Ocak
Evrensel.net
Ayda

Cuma, Ocak 12, 2007

Televizyonun Tuzağına Düşmemek İçin Uyulması Gereken 5 Kural


1. AKŞAMLARI EVE GELİR GELMEZ TELEVİZYONUN AÇILMASI

Çamaşır, bulaşık, yemek gibi yapılması gereken bir çok tatsız işin altında boğuluyor olsanız bile çocuğunuz, siz bunlarla meşgulken televizyondan başka bir uğraşla ilgilenmesi için yönlendirin. Televizyonun önünde sakin oturmaktansa, bırakın daha fazla kirleten ya da dağıtan diğer aktivitelerle ilgilensin.

2. EVE BİRÇOK TELEVİZYON YERLEŞTİRMEK (ÖZELLİKLE RİSKLİ OLAN ODALARA)

Yatak odasına bir televizyon koymak bir tuzaktır. Yatakta seyretmek çok konforludur, fakat en ufak bir yorgunlukta bir elde kumanda diğer elde abur cubur yiyeceklerle son derece sağlıksız bir yaşam şeklidir. Yemek esnasında televizyonun açık olması ailedeki tüm iletişimi kesmenin en emin yoludur.

3. ÇOCUK BAKICISINA ÇOCUĞUNUZU TELEVİZYON KARŞISINA YERLEŞTİRMESİ İÇİN İZİN VERMEK

Televizyonu sizin işinize yarayacağı anlara saklayın. Ama daha iyisi böyle durumlarda bakıcıya hikayeler anlatan kaset dinletmesini önerin. Bu, düşselliği çok daha fazla özgür bırakır. Çocuğunuzu başka tür uğraşlarla meşgul etmesi için ona öneriler (resim, yapıştırma, oyun hamuru v.s.) verin ve eğer çocuk bakıcısına güveniniz yoksa uzaktan kumandayı saklayın.

4. ÇOCUĞUNUZA TELEVİZYONU TEK BAŞINA AÇMASI, NE VAR NE YOK BAKMASI VE KANAL DEĞİŞTİRMESİ İÇİN İZİN VERMEK

Televizyon seyredip seyretmemesine, programın yada çizgi filmin ona uygun olup olmayacağına siz karar verin.Küçük yaşlarda konsantrasyonu bozma kaynağı olan zapping yapmaktan kaçının. Gerekirse, eğer televizyonunuz kablolu yayınları alıyorsa, onun için zararı olmayan kanallarda gezmesi için ona birkaç dakika izin verin. Çocuğunuz yanlışlıkla kanlı olayların olduğu bir sahneye mi denk geldi...televizyonu hemen kapatmak yada aceleyle değiştirmek yerine, onda şok yaratmış şey üzerine birkaç kelime etmekten çekinmeyin. Böylece onu şaşkın hatta paniğe kapıldığı bir durumdan çıkarmış olursunuz. Ona “kimi ülkelerde çok korkunç şeyler oluyor ve şimdi söz konusu olan şey.....” diyebilirsiniz.

5. ÇOCUĞUNUZU UZUN BİR SÜRE TELEVİZYON KARŞISINDA YALNIZ BIRAKMAK

Tam tersine bilinçli ve eleştiren bir televizyon izleyicisine yavaş yavaş dönüşmesini ona öğretmek için yanında kalmaya çalışın. 6-7 yaşına doğru onun çizgi filmlerden başka şeyler izlemesine izin verdiğinizde bazı temel bilgileri açıklayın. Örneğin ona sinema efektlerini seçmesini, film ile gerçeği ayırt etmesini öğretin. “Gördüğün bu kan aslında ketçap” “Birbirleriyle kavga edenler aslında rol yapıyor” “Bütün bunlar aslında sana akşamları okuduğum masallar gibi gerçek olmayan şeyler” gibi..
Ayda

Perşembe, Ocak 11, 2007

Ne Yapmalı?

Televizyon, günümüz toplumunda yok sayabileceğimiz bir araç değil. Evinde televizyon olmayan anne-babaların çocukları bile televizyondan haberdar ve buldukları yerde seyrediyor. Dolayısıyla, esas sorulması gereken soru, televizyonun çocuklar açısından en yararlı hale nasıl getirilebileceği.

Bugünlerde çocukların televizyonda gerek çocuk programları adı altında seyrettikleri, gerekse yetişkinler için hazırlanmış programlar, fazla özenilmeden hazırlanmış, insanların en temel dürtülerine hitap eden, yüzeysel programlar. Bu da çocukların televizyondan edinecekleri kazanımları en aza indiren bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan, çok emek harcanarak hazırlanmış, örneğin "Susam Sokağı" tipinde bir programın da çok popüler olabileceğini biliyoruz. "Seyirci bunu istiyor" mantığını bir an önce bir kenara bırakıp, "Ben yapımcı olarak toplumun genel kalitesini nasıl yükseltebilirim?" sorusunu sormanın tam zamanı.

*Önce kendinizi televizyon esaretinden kurtarın. Çalışmaya ara verdiğinizde veya yorulup koltuğa oturduğunuzda kumandaya sarılmaktan vazgeçin. Bunun için en iyi yol, olanağınız varsa televizyonunuzu evin en çok kullanılan salon veya oturma odası gibi yerlerine yerleştirmek yerine, kapısı sadece bu iş için açılacak bir oda ayırmak. Küçük çocuğunuzun odasında ise televizyon asla olmamalı.
*Çocukların televizyon izleme zamanlarını sınırlandırın. Bu sürenin, günde bir veya iki saati geçmemesini sağlayın.
*İzlediği programları denetleyin. Çocuğunuz televizyon karşısında savunmasız kalmasın. Ayrıca programları beraber izleyerek, program üzerinde konuşmak, anlatmak, açıklamalarda bulunmak da faydalı olabilir.
* Şiddet konusunda konuşarak doğuracağı sonuçları ve gerçek hayatta vereceği acıları belirtin.
*Televizyondaki şiddet programları, reality şovları izlemesinin kesinlikle önüne geçmelisiniz.
*Örnek alınabilecek çocuk oyunları içeren programları seyretmesini sağlayabilirsiniz.
Güzel duyguları pekiştiren, yorumlayabileceğiniz ve sentez yapabileceğiniz programları beraber seyredebilirsiniz.
* Televizyon çocuğunuzun dadısı değildir; kendinize zaman ayırmak için kesinlikle televizyon karşısında çocuğunuzu yalnız bırakmayın.
*Televizyona alternatif olarak aile katılımı gerektiren oyunlar ve diğer etkinlikler düzenleyin.
*Çocuğunuzun hangi programları seyredeceğine yönelik planı önceden yapın.

Ayda

Çarşamba, Ocak 10, 2007

Gençleri olumsuz etkileyen televizyon programları


Bazı televizyon kanallarında yayınlanan ahlaki değerlerden uzak programların etkisi altına aldığı önemli bir grup ise gençlerdir. Doğru ile yanlışı henüz tam ayırt edemeyen, çoğu zaman gördükleri ve duydukları yeni kavramlara ilgi duyan gençler, farkında olmadan televizyondan aldıkları yanlış telkinlerle şiddete, ahlaki dejenerasyona, sapkın akımlara, cinsel suçlara yönelebilmekte ve zamanla doğru olanın bunlar olduğuna inanmaya başlamaktadırlar.
Gençlerin ruhsal dengesini bozan, onları inanç, ahlak, adalet gibi temel konularda yanlış yargılara iten yayınlar da oldukça yaygındır. Başta bazı televizyon dizileri olmak üzere, korku ve şiddet dolu filmlerde ve büyü, sihir gibi sapkınlıkları konu alan yapımlarda her türlü telkinle karşılaşmak mümkündür. Televizyonlarda şefkat, merhamet, nezaket gibi güzel ahlak örneklerini görmeyen gençler, bu yayınlar karşısında tamamen hazırlıksız ve savunmasız durumdadırlar. Bu durumu engellemekle sorumlu olan aileler ise yanlış programı tespit edebilecek detaylı bilgiye her zaman sahip olamayabilmektedirler.
Sonuçta, özellikle çocuklar ve gençler, televizyonun düğmesine basılması ile kolayca her türlü telkine maruz kalabilmektedir. Bu tehlikeli tablonun sonuçları, sabrın, hoşgörünün, saygının, sevginin gittikçe yok olduğu toplumsal bir dejenerasyona neden olmaktadır. Yapılan araştırmalarda da bu konuda önemli sonuçlar elde edilmiştir. Örneğin Türkiyedeki akranlarıyla yaklaşık olarak aynı oranda televizyon seyreden genç bir Amerikalı, yılda 14.000den fazla cinsel içerikli görüntüyle karşılaşmaktadır. Ergenliğin ilk dönemlerindeki bir çocuk ise 8000den fazla cinayet, 100.000den fazla şiddet görüntüsü izlemiş olmaktadır.
Washington Üniversitesi Epidemioloji (salgın hastalıklar) Uzmanı Dr. Brandon Centerwallun yaptığı saptama da konunun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Dr. Centerwallun belirttiğine göre; televizyondaki şiddet sahneleri, gerçek hayatta yaşanan şiddet olaylarının yüzde ellisinin sebebidir.
Dr. Centerwallun bir başka saptamasına göre ise; eğer şiddet içeren televizyon filmleri olmasaydı; ABDde, 10.000 daha az adam öldürme, 70.000 daha az tecavüz, 700.000 daha az saldırı vakası olacaktı. Tüm bu rakamlar televizyonun insanları şiddete yönelten etkisinin ne denli önemli bir boyutta olduğunu yansıtmaktadır.
Bu nedenle başta gençler ve çocuklar olmak üzere pek çok televizyon izleyicisi, bu yoğun telkinler nedeniyle farkında olmadan, ahlaksızlığın aslında çağdaşlığın bir gereği olduğunu düşünmeye, bunu olağan görmeye ve kabul etmeye başlamaktadır. Bundan yaklaşık on yıl önce insanların kınadıkları ve kesinlikle karşı oldukları çeşitli alışkanlık ve davranışların, bugün artık birçok kişi tarafından olağan karşılanmaya başlanmış olması, hatta bunları eleştirmenin bile yanlış olduğu inancının yaygınlaşması, bu yayınların seyirciler üzerinde ne kadar etkili olduğunun başka bir göstergesidir.
Ayda

Salı, Ocak 09, 2007

Televizyonun çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri


Saatlerce televizyon karşısında oturan, gazete ve kitap okumayan, kültürel anlamda yeterli eğitimi olmayan bir insanın, her türlü yanlış telkine ve yönlendirmeye müsait ve korunmasız olduğu açıktır. Bu durumu daha da tehlikeli bir duruma getiren ise, seyircilerin büyük bir çoğunluğunu çocukların oluşturmasıdır. Kültürel ve bedensel olarak eğitilebilecekleri en verimli dönemlerinde çocuklar, bazı yapımcıların ilk hedefi haline gelmiştir. Yapılan çok sayıdaki araştırma, televizyonun en büyük zararı çocuklara verdiğini ortaya koymaktadır. Günde 4-5 saat televizyon izleyen çocuklar, bir yandan yanlış, lüzumsuz ve tehlikeli fikirlerle doldurulmakta, diğer yandan da hiç görmemeleri gereken şiddet ve cinsellik görüntüleriyle -çoğu zaman anne ve babalarının bilgisi ve kontrolü dışında- karşı karşıya kalabilmektedirler.
Televizyonun etkileri ile ilgili olarak yapılan çalışmalar, özellikle televizyonda kullanılan şiddet öğeleri ve bu öğelerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde yoğunlaşmıştır. 2000 yılında Amerikan Pediatri Akademisi (The American Academy of Pediatrics) tarafından yayınlanan rapora göre Televizyondaki şiddet sahneleri ile çocuklardaki agresif davranışlar arasında, akciğer kanseri ve pasif sigara içicileri arasında olduğundan daha yakın bir ilişki bulunmaktadır.3 Ayrıca çocukların beslenme alışkanlıklarının, uyku düzenlerinin ve sosyal davranışlarının bozulması gibi pek çok olumsuz sonuca neden olan televizyonun etkilerini inceleyen bilim adamları, özellikle çocuklar için hazırlanan programların yetişkin programlarından %10 daha fazla şiddet öğesi içerdiğini saptamıştır. Bu derece yoğun şiddet öğesi ile karşı karşıya kalan çocuklar zamanla televizyondaki şiddetten etkilenerek saldırgan davranışlar sergilemeye başlamaktadır.4 Son yıllarda dünya çapında yaşanan okul katliamları, öğrencilerin diğer öğrencilere ve öğretmenlerine saldırmaları hatta onları soğukkanlılıkla öldürebilmeleri bu etkilerin bir sonucudur.
Ayda

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Büyüklere medya okur yazarlığı dersi...


BÜYÜKLER İÇİN TV OKURYAZARLIĞI DERSİ TALEP EDİYORUM

Hayatın gerçekleriyle medyada gerçek adına sunulanlar çok farklı. İşte bunu çocuklarımıza çok küçük yaştan itibaren öğretmemiz gerekiyor. Bu amaçla ilkokullara bir medya okur yazarlığı dersi kondu bile.
Şimdilik pilot illerde (Adana, Ankara, Erzurum, İstanbul ve İzmir) uygulamasına başlanan bu dersle çocuklarımız TV’de her gördüklerine inanmamayı öğrenecekler. Peki ya büyükler?
Türkiye dünyanın en çok TV izleyen ülkelerinin başında geliyor. Bu konuda ABD ile başa baş gidiyoruz. Ülkemizde insanların ortalama günde dört saati TV başında geçiyor ki bu bir dünya rekoru. Peki kanallarda yayınlanan programların ve reklamların birilerinin özel seçimiyle oluşturulmuş kurgusal gerçekler olduğunu ne kadar farkındayız? Hele hele reklamların baş hedefinin tüketicinin satın alma iştahını kabartmak olduğunu hiç unutmamak gerektiğini. Ya bir de üretmeden tüketmeye meraklı insanlar ülkesi olduğumuz gerçeğini de bununla bir araya koyarsak! İzlediğimiz programları sık sık bölen, filmin en heyecanlı yerinde yayına giren bir reklamın görüntüleri “gelsin yeniler, gitsin eldekiler” diye seslenir bize... O reklamın müziği ise üstü örtük biçimde şöyle söylemek ister: Hep daha iyisi, hep daha yenisi... Yepyeni ütünüzü atın, daha büyük su haznelisi çıktı, onu alın. Elektrik süpürgenizi atın, torbasızları çıktı onu alın. Reklamcılar bunları hangi görüntü ve müzikler eşliğinde söyleyeceklerini, izleyiciyi ençok nasıl etkileyeceklerini bulmak için yıllarını harcarlar. Reklamlar genel olarak insanın duygularına hitap ederek alışveriş yapmaya zorlar.
TV’lerde görüntüler çok hızlı aktığından (saniyede 30 görüntü) beynimizin bunlarla ilgili bilinçli bir analiz yapması imkansızdır. Beynin bilinçli olarak algılayabileceği görüntü hızı en fazla saniyede 8 görüntüdür. Dolayısıyla TV beyin yıkayıcı bir araç olarak kullanılmaya son derece elverişlidir. Reklamcılar da televizyonların en çok bu özelliğinden yararlanırlar.
Bu gibi nedenlerle her defasında TV ve reklam izlemekten başka yapacak bir işimiz olup olmadığını kendimize sormalıyız. Seyredeceksek bile bilinçli seyretmeli, aile bireyleri ve özellikle çocuklarla seyrettiklerimizin anlamı üzerinde sohbet etmeliyiz. Okullara konan medya okur yazarlığı dersi başarılı olursa bütün ülkeye yayılacak. İstatistiklere göre televizyon seyretmeye daha iki yaşında başlatılan çocuklarımız belki daha bilinçli seyredecekler televizyonları. Kurgusal kişilerin eskisi kadar etkisinde kalmayacaklar. Peki ya büyükler? Onların da az çok benzeri bir eğitimden geçirilmeleri gerekmez mi?

Nicomedian

Pazar, Ocak 07, 2007

Dejenerasyonda televizyonun etkisi


Bugün dünyanın hemen her yerinde evlerdeki yerini almış olan televizyon, kitleler arası iletişimin en önemli araçlarından biridir. 1926 yılında icat edilmesinin ardından, özellikle son birkaç yılda televizyon aracılığıyla toplumlar arasındaki kültürel mesafe kısalmış, her türlü olay hakkında anında haber almak ve pek çok konuda bilgi edinmek mümkün hale gelmiştir. Ancak televizyonun etkileri, olumlu yönleri ile sınırlı değildir. Çünkü televizyon, denetimsiz bir biçimde yapılan bazı yayınlar söz konusu olduğunda kitleleri yoğun şekilde olumsuz telkinlere maruz bırakan bir araç haline gelebilmektedir.
Dünyaya açılan pencere olarak da adlandırılan televizyon, hiç şüphesiz çağımızın en önemli iletişim araçlarından biridir. Gerek iletişimi sağlamadaki hızı gerekse etki alanının genişliği düşünüldüğünde, önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bugün ulusal ve uluslararası iletişimin temel aracı haline gelen televizyon, aynı zamanda güzel ahlakın dünyanın birçok noktasında anlatılmasında da insanlara verilmiş çok büyük bir imkandır.Lakin, insanların kullanımına verdiği bu önemli araç, amacına uygun olarak kullanıldığı takdirde yararlı olacak bir araçtır. Kısaca güzel amaçlar doğrultusunda ve bilinçli olarak kullanıldığında hem yetişkinlerin hem çocukların ahlaki değerlerini ve kültürel yapısını olumlu olarak etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak tüm bu faydalı yönlerinin yanı sıra bugün birçok ülkede televizyonun yol açtığı dejenerasyon ve ahlaki çöküntü dikkat çekici hale gelmiştir. Acil önlemler alınmasını gerektirecek şekilde yayın yapan bazı televizyon kanalları, televizyonun bu olumlu yönlerini hızla olumsuza dönüştürmektedir.
Pek çok televizyon kanalının ana hedefi yüksek seyredilirlik oranı (reyting) elde etmektir. Çünkü bu yüksek seyredilirlik oranı ve bunun ardından elde edilen reklam gelirine bağlı olarak kanalın maddi anlamda gücü artmakta ya da azalmaktadır. Bu nedenle de ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyadaki bazı televizyon kanalları, yüksek seyredilirlik oranı (reyting) yakalamaya çalışırken yaptıkları programın olumsuz etkisini ve sonuçlarını göz ardı edebilmektedirler. Bu felsefenin ürünü olarak ortaya çıkan programlarda kimi zaman ahlaki değerlere saldırıya yer verilebilmekte, kimi zaman kutsal değerler olumsuz olarak gündeme getirilebilmekte, kimi zaman da ilk bakışta anlaşılamayan yöntemlerle din, aile, vatan sevgisi gibi değerler yıpratılabilmektedir. Bunun için çok çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Örneğin çeşitli ülkelerdeki bazı televizyonlarda, özellikle bazı ünlü kişilerin uygun olmayan gayri ahlaki yaşantıları, özendirici biçimde ekranlara getirilmekte ve bu da özellikle gençler için kötü örnek oluşturmaktadır.
İkinci bir örnek olarak; kanun dışı hayat şeklini öven, gerilimi, kavgayı, hatta silahlı çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki oluşturan programlardır.
Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuç ise; bu dizilerin ve filmlerin özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkilerini gözler önüne sermektedir. Bazı gençler televizyonlarda yayınlanan bu film ve dizileri yalnızca izlemekle kalmamakta, bu yayınlardaki karakterlerin giyim, konuşma ve hayat tarzlarını taklit etmeye çalışmaktadırlar.
Bu bozukluğun giderilmesi için medya sahiplerine ve çalışanlarına çok iş düşmektedir.
Ayda

Cumartesi, Ocak 06, 2007

NASIL TANISTIK II.


01.01.1985
Radyo ve Televizyon Ruhsat Yönetmeliği yayınlandı.
09.01.1985
Yönetim Kurulu, 205 kelimenin radyo ve televizyonda kullanılmamasını öngören komisyon raporunu kabul etti.
18.01.1985
Yönetim Kurulu, elektronik dış çekim (EFP) araçlarının satın alınmasına karar verdi.
08.02.1985
SODEP'in başvurusu üzerine toplanan Radyıo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), Genel Müdür Tunca Toskay'ın görevine devam edeceği kararını verdi.
10.02.1985
Radyo Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), TRT 1986 yılı genel yayın planında yer alacak yayın ikelerini belirledi.
01.08.1985
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), TRT ile ilgili ilk üç aylık yayın değerlendirme raporunu açıkladı.
16.01.1986
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), 2. kanal televizyon yayınlarında izelenecek genel yayın politikasını belirledi.
28.02.1986
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK) Başkanlığı'na atandı.
01.03.1986
İzmir renkli televizyon stüdyosu açıldı.
05.05.1986
Telvizyonda "Öğretmene Televizyon Okulu" adlı program dizisi başladi.
14.06.1986
DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel 6 yıl aradan sonra ilk kez televizyonda konuştu
16.06.1986
Yönetim Kurulu, "Susam Sokağı" (Sesame Street) dizisi ile ilgili ortak yapım projesini kabul etti. "TRT Radyo ve Televizyon Programlarının Alımı ve Satımı Hakkında Yönetmelik" yürürlüğe girdi.
11.07.1986
TRT-PTT arasında TVRO (Uydudan Televizyon Alıcısı) temini ve kurulup işletilmesini kapsayan bir protokol imzaladı.
15.09.1986
2. Kanal deneme yayınları başladı.
06.10.1986
İlk "Akdeniz Akdeniz Şarkı Yarışması" Aspendos'dan naklen yayınlandı.
06.10.1986
TV - 2 kanalı yayına başladı.
25.10.1986
30 kw güçlü Elbistan televizyon verici istasyonu yayına başladı.
06.01.1987
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, televizyonda paralı siyasi propaganda yapılması ile ilgili tasarıyı veto etti.
01.02.1987
TRT, Avrupa Haberleşme Uydusu (ECS) ile Eurovision şebekesine bağlandı.
19.04.1987
TRT, Cannes Televizyon program pazarına ilk kez katılarak 17 ülkeye program satışı yaptı.
03.05.1987
30 kw gücündeki Cizre televizyon verici istasyonu yayına başladı.
06.09.1987
Halk oylaması sonuçları ilk kez TRT bilgisayar merkezinde değerlendirilerek verildi.
18.09.1987
"Susam Sokağı" adlı çocuk dizisi için Amerikalı yapımcılar ile lisans anlaşması yapıldı.
05.10.1987
Televizyon 1. kanalı sabah yayınları haftada 5 güne çıkarıldı.
05.10.1987
Televizyonun bir haftalık yayın süresi 129.5 saat oldu.
15.11.1987
"TRT Radyo Televizyon Aylık Haber Yayın Dergisi"nin ilk sayısı çıktı.
19.11.1987
TRT, ilk kez Rio De Janerio Film ve Televizyon Programları Festivali'ne (FESTRIO) katıldı.
24.11.1987
Genel seçim dolayısıyla televizyonda siyasi partilerin görüntülü propaganda yayını başladı. Propaganda konuşmalarında ilk kez karşıdan okuma (Auto-q) aracı kullanıldı.
02.12.1987
TRT ile ZDF arasında program değişimi ile anlaşma yapıldı.
27.12.1987
"Yeniden Doğmak" adlı yerli yapım belgesel televizyon dizisi, Dışişleri Bakanlığı'nın isteği ile yayından kaldırıldı.
12.02.1988
TRT'nin televizyon haberlerinde "Zakkum çiçeğinin kansere iyi geldiği" konusunda haber yayınlandı.
01.03.1988
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), TRT Genel Müdürlüğü için üç, TRT Yönetim Kurulu için ise 12 aday belirledi.
04.04.1988
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), televizyonda yayımlanan "Çanakkale" programı için toplandı.
23.07.1988
11.30 - 03.32 saatleri arasında TV Hac törenlerini Mekke'den naklen yayınladı.
20.09.1988
TRT yabancı kuruluşlar için haftalık televizyon haberleri hazırlamaya başladı.
26.09.1988
00.02 - 03.32 saatleri arasında ABD Başkan adayları George Bush - Michael Dukakis tartışması TV'den naklen yayınlandı.
26.12.1988
PTT; uydu yolu aldığı dış ülke televizyon yayınlarını kablo yolu ile dağıtma pilot uygulamasına Ankara Çankaya'da başladı.
01.01.1989
TRT, Ankara Yer İstasyonu ile Intelsat Hint Okyanusu şebekesine, ülkerelerarası program ve haber alışverişi amacıyla bağlandı.
08.02.1989
SHP, TRT haberlerinde ve "Gelişen Türkiye" adlı programlarda yanlı davranıldığı gerekçesi ile Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'na başvurdu.
19.03.1989
Siyasi partilerin 26 Mart'ta yapılacak mahalli seçimler için radyo ve televizyonda propaganda konuşmaları başladı.
20.03.1989
TRT - MEB Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi'nin işbirliği ile lise son sınıflarına yönelik "Okul Televizyonu" başladı.
17.04.1989
ANAP, SHP ve DYP Genel Başkanları mahalli seçimler sonrası durumu, TV 1'de yapılan açık oturumda tartıştılar.
18.04.1989
TRT'nin Avrupa Sinema-Televizyon yılı çerçevesinde yaptığı "Divandan Sandalye"ye adlı belgeselin galası Brüksel'de yapıldı.
03.05.1989
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu toplanarak TRT Genel Müdürü için üç aday belirledi.
13.05.1989
Bir gün önce yapılan 25. yıl törenleri, TV 1'de banttan 1.5 saat süre ile yayınlandı.
22.09.1989
Havana'da TRT - Küba Radyo ve TV Enstitüsü arasında işbirliği protokolü imzalandı.
02.10.1989
Arı Stüdyosu'nda düzenlenen bir törenle TV - 3 ve Gap Televizyonu yayına başladı.
06.10.1989
Kültür ve sanat ağırlıklı programların yer aldığı TV - 2 yayına başladı.

1989 yılının sonlarına doğru, Türkiye'nin ilk özel televizyon kanalı olan, o zamanki adıyla MAGIC BOX STAR 1'in, gerekli yasal düzenlemelerin olmaması nedeniyle Almanya'dan uydu aracılığıyla yayın hayatına başlaması, kitle iletişim alanında atılan önemli bir adım olmuştur.
Gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıyla birlikte, 1990'lı yılların ilk yarısından itibaren SHOW TV, KANAL D, ATV, KANAL 6, FLASH TV, TGRT gibi özel televizyon kanalları birbirini izlemiş ve bu özel televizyon kanallarının yayın hayatına başlaması Türkiye'nin iletişim yaşamının çehresini değiştirmiştir.

Özel televizyon kanallarının basın dünyasına girmesi ve kendini hissettirmeye başlaması, hem 'MEDYA' kavramını doğurmuş, hem de Türk Basını'nın 'yazılı basın' ve 'görsel basın' olarak ikiye ayrılmasına yol açmıştır.

10.01.1990
TRT, "Telegün" adını verdiği "Teleteks" deneme yayınlarına başladı.
08.02.1990
Tokyo'da TRT - Japon Yayın Kurumu arasında işbirliği protokolü imzalandı.
28.02.1990
Avrupa'ya yönelik yayın yapacak olan TRT-INT televizyonu deneme yayınlarına başladı.
05.05.1990
Yugoslavya'da yapılan Eurovision Şarkı Yarışması'na katılan Kayahan, "Gözlerinin Hapsindeyim" adlı parça ile 17. oldu.
05.05.1990
TRT, İtalya'da yapılan Dünya Kupası maçlarını geniş bir kadroyla izleyerek TV ve radyodan naklen yayınladı.
18.05.1990
3517 sayılı Radyo ve TV Verici İstasyonlarının PTT Genel Müdürlüğü Tarafından Kurulması ve İşletilmesine İlişkin Kanun Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi.
26.06.1990
Ankara'da TRT - Arnavutluk Radyo Televizyonu arasında işbirliği protokolü imzalandı.
30.07.1990
Eğitim ağırlıklı program yayınlayacak olan TV - 4, İzmir'den deneme yayınlarına başladı.
29.08.1990
TRT- INT'in daha net seyredilebilmesi için yayınlar Eutelsat II F1 uydusundan iletilmeye başlandı.
03.12.1990
"TELEGÜN" adı verilen teletekst deneme yayını başladı.
13.09.1991
Ankara Radyosu ile İstanbul TV Prodüksiyon Merkezi'nin ek hizmet binası hizmete açıldı.
18.09.1991
Bükreş'te TRT - Romanya Radyo Televizyonu arasında işbirliği protokolü imzalandı.
20.10.1991
Milletvekili genel seçimleri nedeniyle hazırlanan ve 12 saat süren Seçim Özel Yayını tamamen bilgisayar desteği ile gerçekleştirildi.
24.10.1991
Portatif kameradan okuma sistemi haberlerde kullanılmaya başlandı.
01.07.1992
TRT - INT / AVRASYA yayınları başladı.
12.04.1993
AVRASYA kanalı, TRT - INT'ten ayrılarak zaman farklılığı esasına göre müstakil yayına başladı.
13.09.1993
Tematik televizyon yayıncılığına geçildi.
10.01.1995
TBMM Televizyonu kuruldu ve oturumlar canlı olarak TRT - 3'ten yayınlanmaya başladı.
28.07.1996
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki 3984 sayılı Kanunun 37'inci maddesinin verdiği yetkiye göre Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından çıkarılan 28.07.1996 tarih 22710 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin 11'inci maddesine dayanarak, TRT yapım ve yayınlarında kullanılan fikir ve sanat eserlerinin sahipleri ile talepleri halinde sözleşme yapılarak telif hakları ödenmeye başlandı
08.09.1997
TRT - FM radyo yayını Türksat 1 C uydusunda bulunan TRT - INT TV yayınının alt taşıyıcılarından iletilmeye başlandı.
10.10.1997
Bulgaristan'da düzenlenen 1'inci Balkan Film ve Televizyon Programları Festivali Sandaski 1997'de TRT'yi "Az Gittik Uz Gittik" ve "Ömer" adlı programlar temsil etti. Festivalde, "Ömer" programı ikincilik ödülünü kazandı.
19.11.1997
TRT - INT ve AVRASYA Yayınları Danışma Üst ve Alt Kurulları oluşturuldu.
05.12.1997
Yapılan düzenleme ile TRT FM radyo ve TRT - INT TV yayınları uydu üzerinden stereo olarak yayınlanmaya başladı.
12.03.1998
Türkiye'nin Sesi Radyosu'nun hergün 24 saat yapılan Türkçe yayınları, TÜRKSAT 1 C 42 derece Doğu Uydusu üzerinde bulunan TRT - INT ile TRT Avrasya Televizyon yayını alt ses taşıyıcılarından yayınlanmaya başlandı.
20.04.1998
Türkiye'de ilk kez "Televizyonda Şiddet"e karşı kampanya başlatıldı.
04.05.1998
At yarışlarının yeniden TRT kanallarından yayınlanmasına olanak sağlayan anlaşma Genel Müdür Yücel Yener ile Türkiye Jokey Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Hazım Gözlükçü tarafından imzalandı.
13.05.1998
Avrupa Radyo Televizyon Birliği EBU 4. Bölgesel Haber Değişim Toplantısı (ERNE) İstanbul'da yapıldı.
13.06.1998
TÜRKSAT 1C uydusu Batı transponderinden ulaştırılan TRT - INT yayını içinde Bayrak Radyo ve Televizyon Kurumu'na Cumartesi günleri iki saat, Pazar ve Perşembe günleri birer saat olmak üzere haftada toplam 4 saat yayın imkanı verildi.
20.07.1998
TRT - INT TV yayını Türksat 1C uydusunun 1 nolu transponderinden 7 nolu transponderine aktarıldı. Böylece TRT INT televizyon yayınının kalitesi biraz daha arttırıldı.
26.09.1998
Diyarbakır TRT - GAP TV stüdyoları işletmeye açıldı.
10.11.1998
Eutelsat II F1 uydusu üzerinde bulunan TRT INT TV yayını, bu uydunun ömrünü tamamlaması nedeniyle yine aynı pozisyonda bulunan Eutelsat HotBird - 5 uydusuna aktarıldı.
25.11.1998
Radyo - televizyon yayınlarında Türk dilinin kullanımı konulu "Geçici Danışma Kurulu" Ankara'da toplandı.
10.12.1998
Televizyonun yayına başlamasının 30. yılı Arı Stüdyosu'nda yapılan canlı yayınla kutlandı.
01.03.1999
İşitme Engelliler Bülteni, TRT - 2'de her gün saat 19.30'da yayınlanmaya başlandı.
14.05.1999
TRT'nin 35. yılı Arı Stüdyosu'ndan yapılan canlı yayınla kutlandı.
17.06.1999
İmzalanan Lisans Sözleşmesi'ne göre TRT - INT yayınları, Gagavuz Televizyonu tarafından yerel şebekeden iletilmeye başlandı.
03.07.1999
Çetin Işıközlü tarafından bestelenen "Ağrı Dağı Operası", Doğu Beyazıt İshakpaşa Sarayı'nda senfoni orkestraları tarafından seslendirildi. Dinleti, TRT-1, TRT-INT ve TRT- AVRASYA kanallarından naklen yayınlandı.

06.07.1999
Radyo ve Televizyon Verici Tesislerinin Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü'ne Devredilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Önerisi 4397 sayı ile kanunlaştı ve 23751 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Kurum içi özel mekanlara eski genel müdürlerin adlarının verilmesi kararlaştırıldı.
22.07.1999
TRT, 14'üncü Avrupa Yüzme Şampiyonası'nı 70 kişilik ekip ve 24 kamera ile 40 ülkeye canlı yayınladı.
25.07.1999
TRT - INT yayınları artık Avustralya kıtası ve Yeni Zelanda'dan izlenebiliyor.
29.07.1999
TRT - INT TV yayını ile bu yayının alt taşıyıcılarından iletilen Türkiye'nin Sesi Radyosu'nun 24 saatlik Türkçe yayını ve Radyo - 2 (TRT - FM) yayınları Thaicom - 3 uydusundan Avustralya'ya ulaştırılıyor. Avustralya üzerinde bulunan Optus - B3 doğrudan yayın uydusundan ise yayınlanıyor.
17.08.1999
Marmara Depremi'nin ardından Deprem Özel Haber programı TRT 1, TRT INT, TRT GAP ve TRT AVRASYA kanallarından yayınlandı.
10.10.1999
Bulgaristan Devlet Televizyonu tarafından Plovdiv'de 24'üncü Altın Sandık Uluslarası Televizyon Festivali düzenlendi.
01.11.1999
Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev'e Atatürk Barış Ödülü verilmesi naklen yayınlandı.
10.11.1999
Atatürk'ün ölümünün 61. yılı nedeniyle 10 Kasım 1999 günü Atatürkçü Düşünce Dernekleri tarafından düzenlenen "Atatürk'le 2000'e Çiçeklerle Elele Yürüyüşü" güzergah boyunca ve Anıtkabir'den kurulan bağlantılarla TRT - 1, TRT - INT, TRT - AVRASYA kanallarından naklen yayınlandı.
12.11.1999
Düzce depremi nedeniyle 3 gün aralıksız yayın yapıldı. 31 Aralık 1999'a kadar deprem bölgesinden her gün 1 canlı saatlik canlı yayın TRT-2'den izleyiciye ulaştırıldı.
17.11.1999
AGİT Zirvesi çerçevesinde gerçekleştirilen Lirik Tarih Gösterisi TRT 2'den yayınlandı.
18.11.1999
İstanbul'da gerçekleştirilen AGİT Zirvesi Açılış Töreni, İmza ve Kapanış Törenleri ile Ortak Basın Toplantısı TRT-1, TRT- INT ve TRT - AVRASYA'dan yayınlandı.
18.12.1999
TRT Çocuk ve Gençlik Vakfı, Kültür Bakanlığı'ndan sağlanan 33 yerli çizgi filmin yer aldığı "Çizgi Film Gösterisi" düzenledi.
Ilerde ki günlerde 2000 li yillari anlatacagiz.
Saygilarla.
H.A.E

Cuma, Ocak 05, 2007

Tv İnsanı Kurtarabilir mi?


Artık televizyon kurtarıyor insanları...
Pavyon çetelerinin ellerinden gencecik kızlarımızı çekip alıyoruz. Dayılanmaya kalkan, kamera ışıklarını buluyor yüzünün ortasında, bir de tükürüklerimizi...
Felçli bir kızcağız, yıllardır çaresiz yattığı yatağında ölmek istiyor. Hemen yardıma koşuyor, kurtarıyoruz. Bir anda dünyası aydınlanıyor genç hastamızın. Evin içine kameralar kuruluyor. Acılı babanın gözyaşları görüntüleniyor, yakın plan... Felçli kıza "ölmek istiyorum" dedirtiliyor bir kaç kez (yayında en iyi çekim kullanılmak üzere...) Sonra birden yardım kapısı açılıyor. Tutup ölümün karanlık dehlizlerinden, hayata bir yol döşüyor televizyon... Cankurtaranlar yetişiyor çığlık çığlığa. Uçaklar umuda havalanıyor, lüks hastaneler seferber oluyor.
Yol boyu mikrofon elimizde, çekimi sürdürüyoruz:
"- Neler hissediyorsun şu anda? Kurtulmak güzel değil mi?"
"- Yeniden dünyaya gelmiş gibiyim. Kanalınıza şükran borçluyum.."
Ve güleryüzlü spikerlerimiz, görevini yapmış yayıncıların huzuru içinde kucaklıyor bizleri... Yapılan insanlık gözlerimizi yaşartıyor... Ağlıyoruz...
Sağolasın Kanal Z...

* * *

Peki Tanrı aşkına o kızcağızın kurtuluşu bu kadar kolaydı da niye bunca zaman "kurtarılamadı".
Bir gazetede ya da televizyon kanalında tanıdığı olmadığı için mi...?
Yoksa parası olmadığı için mi?
Bence ikisi de doğru. Sadece parası olanın yaşamaya hak kazandığı bir sağlık düzeninde, artık geriye tek kurtuluş seçeneği, medyanın size sahip çıkması kalıyor. O yüzden en çok izlenen kanalların, en beğenilen programlarının posta kutuları bir yardım eli için yalvaran mektuplarla dolup taşıyor. Hangisini kurtaracağınızı seçmek size kalmış. Aradan bir mektup seçiyor ve kameranızı sırtlayıp, beyaz atınıza atlayıp, o fukaranın yanına koşuyorsunuz.
Bunlar, çağımızın Külkedisi masallarıdır. Yoksul kız, kurtarıcı prensini bekler durur. Bulunca da masalı dinleyenlerle birlikte huzur bulur.
Kızın niye yoksul düştüğünü kimse merak etmez. "Kurtarıcı prensler"in olmadığı bir dünya düşlenemez. Masallardan sırıtır, dünyaya bakış açımız...
Ben kendi adıma, televizyonun "Bataktan insan kurtarma serüveni"ni gözümde yaşlarla izlesem de, her programın ardından yayınlanan "Allah sizden razı olsun" nakaratlarından utanç duyuyorum. televizyonun sevap işleyecekse, bunu benim gözüme sokmadan, kurtarılanın başına kakmadan, sessiz sedasız yapmasını bekliyorum. İlle çare bulacaksa, çareyi herkesi kurtaracak çözümlerin üretiminde arasın istiyorum. Objektiflerini, küçük sindirella öykülerinden, ülkenin kangren olmuş sorunları üzerine çevirmesini talep ediyorum. İnsanları pavyonlarda tutsak eden, parasızlıktan ölümü iple çekmeye zorlayan, "Süper adam"lara, "Süper kadın"lara muhtaç eden düzeni ekrana getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Kurtarılanların, kurtuluşun bedelini bir televizyon şovuna alet olarak ödemesini içime sindiremiyorum.
Mağdur babalar, mağrur kanallara teşekkür ederken televizyonumun sesini kısıyorum. Kurtuluyorum...
Can Dündar
Ayda

Perşembe, Ocak 04, 2007

NASIL TANISTIK I.


29.04.1975
30 kw. gücünde Samsun televizyon vericisi Merkez televizyon şebekesine bağlandı.
29.06.1975
İlk televizyon izleyici araştırmasının sonuçları açıklandı.
03.07.1975
İzmir televizyon stüdyosu açıldı.
04.07.1975
Televizyonda siyasi partilerin seçim propagandası yapmalarını sağlayan kanun tasarısı TBMM'de kabul edildi.
18.07.1975
Apollo - Soyuz kenetlenmesi televizyondan naklen verildi.
29.08.1975
Yönetim Kurulu, Ramazan ayı dolayısıyla Televizyonda "İftar Saati" kuşak yayını yapılmasına karar verdi.
02.09.1975
30 kw.gücünde Gaziantep televizyon verici istasyonu yayına başladı.
06.09.1975
100 kw.gücünde Diyarbakır televizyon verici istasyonu yayına başladı.
06.10.1975
İstanbul ve İzmir televizyon haber büroları ilk kez Merkez Ankara'ya bağlandı.
01.01.1976
Çukurova, Gaziantep ve Diyarbakır televizyon vericileri merkeze bağlandı. TRT, Eurovision Devamlı Şebekesine, Teknik ve Haber Konferansı devrelerine sürekli bağlandı.
08.02.1976
Insbruck'ta yapılan kış olimpiyatları televizyondan naklen verildi.
08.03.1976
Televizyonda Yay - Kur eğitim yayınları başladı.
07.04.1976
"İngiltere Kral Kupası" televizyondan ilk renkli naklen yayın ol
14.04.1977
İstanbul Televizyonu Kuruçeşme'deki yeni binasına taşındı.
29.04.1977
30 kw. gücünde Aydın ve Muğla televizyon verici istasyonu yayına başladı.
13.06.1977
30 kw. gücünde Kayseri televizyon verici istasyonu yayına başladı.
21.06.1977
TRT trafik semineri düzenledi. Yönetim Kurulu, elektrik sıkıntısı nedeniyle televizyon yayınlarının bir saat kısaltılmasını kararlaştırdı.
11.07.1977
30 kw. gücünde Antalya televizyon verici istasyonu merkez televizyon şebekeye bağlandı.
06.08.1977
30 kw. gücünde Ordu - Giresun televizyon verici istasyonu merkez şebekeye bağlandı.
10.09.1977
30 kw. gücünde Zonguldak televizyon verici istasyonu yayına başladı.
17.09.1977
17 Eylül - 1 Ekim tarihleri arasında ABU Genel Kurulu, TRT'nin düzenlemesi ile İzmir Çeşme'de ikinci kez toplandı. Televizyonun yeni program döneminde, elektrik kısıntısı nedeni ile yayın süreleri daha da azaltıldı.
28.09.1977
30 kw. gücünde İzmit televizyon verici istasyonu yayına başladı.
04.11.1977
30 kw. gücünde Kastamonu televizyon verici istasyonu yayına başladı.
01.12.1977
Televizyon yayınları, elektrik kesintisi nedeni ile bir saat daha kısaltıldı.
23.12.1977
30 kw. gücünde Sivas televizyon verici istasyonu yayına başladı.
29.06.1978
11 AP Milletvekili TRT'nin önünde televizyon alıcısı yaktı.
04.08.1978
100 kw. gücünde Elazığ - Malatya televizyon verici istasyonu yayına başladı.
24.09.1978
100 kw. gücünde Amasya televizyon verici istasyonu yayına başladı.
02.11.1978
30 kw. gücünde Silifke televizyon verici istasyonu yayına başladı.
10.12.1978
30 kw. gücünde Isparta - Burdur televizyon verici istasyonu yayına başladı.
11.12.1978
300 kw. gücünde Trabzon radyo verici istasyonu "Bölge Radyosu" statüsü ile yayına başladı.
24.12.1978
Arabesk şarkıları ile ün kazanan Orhan Gencebay televizyonda ilk kez şarkı söyledi.
23.01.1979
Televizyon reklamlarında hediye verme yasaklandı.
02.03.1979
Televizyon Reklamları Yönetmeliği yürürlüğe girdi.
09.11.1979
Yönetim Kurulu, 1980 yılı Eurovision Şarkı Yarışması esaslarını belirledi. TRT, Silifke - Kandıra - Lefkoşe radyo-link sistemini Bayrak Radyo ve Televizyon Kurumu'na devretti.
29.11.1979
30 kw. gücünde Bingöl - Muş televizyon verici istasyonu yayına başladı.
17.12.1979
30 kw. gücünde ağrı televizyon verici istasyonu yayına başladi.
10.02.1980
Televizyon haberlerinde ilk kez ENG kameraları kullanıldı.
16.02.1980
TBMM'den ilk kez 5 saat televizyon naklen yayını yapıldı
31.10.1980
İzmir Karatepe televizyon vericisi yeniden yayına başladı.
14.12.1980
Konya'da yapılmakta olan Mevlevi törenleri ilk kez televizyondan naklen yayınlandı.
27.12.1980
100 kw gücünde Erzincan televizyon verici istasyonu yayına başladı.
31.12.1980
Yılbaşı gecesi dansöz Nesrin Topkapı ilk kez televizyona çıktı.
12.01.1981
Elektrik kısıntısı nedeniyle televizyonun gece yayınları 3 saate indirildi.
02.03.1981
"Televizyon Okulu" adlı okuma-yazma öğretmeyi amaçlayan bir dizi başladı
16.09.1981
Radyo ve televizyondaki banka ve basın reklamları sınırlandı.
31.12.1981
Televizyonda ilk kez yılbaşı gecesi renkli yayınlandı.
18.01.1982
Hükümet, renkli televizyon yayınlarının Temmuz 1984'te başlayacağını açıkladı.
02.02.1982
"Televizyon Okulu" dizisi ikinci kez yayınlanmaya başlandı.
14.05.1982
Banker reklamlarının radyo ve televizyondan yayınlanması yasaklandı.
19.05.1982
Atatürk'ün doğumunun 100. yılı dolayısıyla TRT tarafından hazırlanan iki program Mısır televizyonunda gösterildi.
15.01.1983
Televizyonda "Açık Öğretim Fakültesi Yayınları" başladı.
02.10.1983
Radyo ve televizyonda seçim konuşmaları başladı.
22.10.1983
Yeni kurulan üç partinin lideri, genel seçimler nedeni ile televizyonun "Açık Oturum" programında tartıştılar.
06.11.1983
TRT, seçim sonuçlarını radyo ve televizyondan sabaha kadar verdi.
13.02.1984
Yerel seçimler için radyo ve televizyonda seçim konuşmaları başladı.
18.02.1984
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK) üyeleri belli oldu.
15.03.1984
TRT Televizyon programlarının tümü renkli olarak yapılmaya başlandı.
21.03.1984
Ankara Gölbaşı yer istasyonundan atlantik üzerinde bulunan Intelsat uydusu ile yurtdışına ilk yayın yapıldı.
22.03.1984
Intelsat uydusundan Ankara Gölbaşı yer istasyonu aracılığı ile yurt dışından ilk yayın alındı.
25.03.1984
Televizyonda "Küçük Ağa" dizisi başladı.
16.04.1984
Anadolu liseleri için televizyonda hazırlık kursları başladı.
04.05.1984
Televizyn reklamları renkli olarak yayınlanmaya başlandı.
01.07.1984
Televizyon yayınlarının tümü renkli yayınlanmaya başladı.
17.09.1984
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu (RTYK), TRT'nin 1985 yılı yayın ilkelerini belirledi.
20.09.1984
Yerli dizilerin yurt dışına satılması ile ilgili sözleşme imzalandı.
28.09.1984
RTYK, ilk kez TRT'nin yayın ilkelerini belirledi.
01.10.1984
TRT radyolarında stereo yayınlara başlandı. Televizyonda "Hanımlar Sizin İçin" adl ısabah programı başladı.
14.10.1984
Televizyonda "İşitme Engelliler İçin Haber" yayını başladı.
16.11.1984
Televizyon Programlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi Protokolüne Ek Yeni Protokol'ün onay kararı Resmi Gazete'de yayınlandı.
Televizyon'nun Tarihcesi 20 nci yilina basmisti.Ilerdeki günlerde Tarihcesin de 30 lu yillara.
Saygilarla.
H.A.E

Çarşamba, Ocak 03, 2007

Robotlaşıyoruz


Suyu kurumuş bir
Hayrat çeşmesinin
Paslanmaya yüz tutmuş
Musluğu gibi
Hasretim sıcaklığına insanların
Yaşıyor olsam da içinde
Mahşeri kalabalıkların

Herkesi tutsak alan
Sanal dünyanın anahtarı
Duygu fukarası tuşlar
Yaşama ilişkin
Insancıl değerlerin
Neredeyse hepsini
Köreltip, unutturmuşlar

Bir keresinde,
Biraz ruh, biraz duygu katarım diye
Sevgi dolu yüreğimi sundum
Yaşamı paylaştığım dostlarıma
Açıp bakmadılar bile
Çoktan dönüştükleri için
Maddi âlemin
Duygusuz ve ruhsuz robotlarına

Oysa ben,
Hiç değilse balkonumdaki eski televizyona
Yuva yapmış beyaz güvercin kadar
Rüzgârları hissetmek, yaşamı paylaşmak
Istemiştim insani duygulara kapılarak
Sanki farklı gezegenlerdeymişiz gibi
Yan yana oturduğumuz dostların
Nefeslerini nefesime katıp,
Gözlerine bakarak

Korkarım..!
Hep böyle devam edecek
Bir ekran oyununa dönen yaşam
Teknolojinin koynunda
Ve nesli tükenen varlıklar gibi
Insana özgü değerler
Yok olup
Her şey sanallaşacak eninde sonunda

Tahsin Özmen
Ayda...

Salı, Ocak 02, 2007

NASIL TANISTIK...



Türkiye'de Televizyon 60 senelerin de Istanbul Teknik Ünüversitesin de kapali devre yayinlarla ilk adimini atti.Eger Resmi olarak Tarihcesine bakacak olursak.Türkiye'nin Resmii Kurumu TRT ile baslar.
02.01.1964
359 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu Resmi Gazete'de yayınlandı.
01.10.1964
Televizyon yayınları için eğitilmek üzere, teknik personel alımına başladı.
04.12.1964
Alman teknik yardım çerçevesinde Kuzey Alman Radyo ve Televizyon Kurumu'na yetiştirilmek üzere eleman gönderildi.
13.06.1966
Ankara'da ilk kapalı devre televizyon yayını için hazırlıklara başlandı
14.08.1966
TRT kapalı devre televizyon eğitimi yayınları başladı
16.01.1967
TBMM Bütçe Komisyonu üyeleri için özel kapalı devre televizyon yayını yapıldı.
22.01.1967
TRT dışı radyo ve televizyon vericileri ile ilgili çalışmalar başlatıldı.
19.07.1967
Televizyon eğitim merkezi için 50 kişilik öğrenci bursu ayrıldı.
01.10.1967
Ankara Televizyonu'nun teknik deneme yayınları başladı
20.10.1967
Televizyon eğitim kursu başladı.
23.12.1967
Televizyon haber hizmetleri için VISNEWS ve AP ajansı ile anlaşma yapılmasına karar verildi.
31.01.1968
TRT Ankara Televizyonu deneme yayınlarına başladı.
06.02.1968
İlk televizyon oyunu "Şair Evlenmesi" canlı olarak yayınlandı.
13.07.1968
TRT haber bültenleri içinde yer alan yorumlarda değişiklik yapıldı; radyoda kısıtlandı, televizyonda kaldırıldı.
31.07.1968
Ankara Televizyonu'nda kadrosuz çalışan yapım ve teknik personel sendika kurdu.
26.08.1968
Uluslarararası Fuar nedeniyle İzmir'de ilk televizyon deneme yayını yapıldı.
04.10.1968
TRT, EBU Televizyon Program Komitesi'nin Stockholm'de yapılan toplantısına ilk kez katıldı.
08.02.1969
Köye yönelik televizyon yayınlarının izlenmesi için, Ankara'nın dört köyüne televizyon izleme merkezi kuruldu.
22.02.1969
Televizyon yayınlarına ilk Hükümet yasağı kondu.
12.04.1969
Televizyon yayınları, vericide meydana gelen bir arızadan ötürü yapılamadı.
13.07.1969
İki adet televizyon naklen yayın arabasının satın alınmasına karar verildi. TRT'nin "radyo ruhsatiye ücretlerinin tespiti" için dava açmasına karar verildi.
21.07.1969
Televizyon, insanın aya ilk ayak basışı ile ilgili televizyon filmini, normal yayın günü dışında özel olarak yayınladı.
09.09.1969
Yönetim Kurulu, televizyonda gösterilecek filmlerin seçimi için komisyon kurulması kararlaştırıldı.
26.09.1969
Türk Dil Kurumu, ilk radyo ve televizyon dil ödülünü, Metin Öztekin'in "Bu Dilin Ustaları" adlı radyo dizisine verdi.
07.09.1970
Teknik arıza nedeni ile 1 Eylül'de yayına başlayamayan İzmir Televizyonu yayına girdi. 7. ABU Genel Kurulu ve komite toplantıları ilk kez İstanbul'da yapıldı.
06.10.1970
Televizyonun yayına başlama saatleri 19.30'a alındı.
25.10.1970
Televizyon nüfus sayımı dolayısıyla ilk kez kesintisiz 9 saat gündüz yayını yaptı.
24.11.1970
İstanbul Televizyonu'nun montajı ile ilgili olarak Almanlarla yapılan anlaşma Resmi Gazete'de yayınlandı. 100 kw orta dalga İstanbul Televizyon verici istasyonunun temeli Çamlıca'da atıldı.
19.03.1971
Eskişehir televizyonu yayına başladı. Yönetim Kurulu toplantısı, kurum içi olaylar görüşülürken yarıda kesildi.
28.05.1971
Radyo ve televizyon ruhsat ücretleri kararnamesi yayınlandı.
30.08.1971
İstanbul Televizyonu, İTÜ televizyon vericisinden Ankara bağlantılı yayınlara başladı.
03.10.1971
Televizyonda ilk spor naklen yayını olarak İzmir'den "Karşıyaka - İstanbulspor" futbol karşılaşması verildi.
06.10.1971
İzmir'deki Akdeniz Oyunları televizyondan naklen verildi.
01.12.1971
İstanbul televizyonu, merkez televizyon şebekesine bağlandı.
06.12.1971
700 Watt gücündeki İzmir Televizyonu merkez televizyon şebekesine bağlandı.
11.12.1971
İstanbul Televizyonu haftada 4 gün yayına başladı.
24.12.1971
Ankara Televizyonu 2'nci stüdyosu hizmete girdi.
04.12.1972
TRT Eskişehir Televizyonu, ETİİA televizyon vericisinden yayına başladı.
01.01.1972
Merkez televizyon yayınları 4 güne çıkarıldı.
14.02.1972
Televizyonun 6 yapımcısının işine son verildi.
15.02.1972
Federal Almanya Hükümeti ile TRT arasında İstanbul ve İzmir'de kurulacak televizyon vericileri ile ilgili sözleşme imzalandı.
03.03.1972
Televizyonda 12 saat süreli ilk canlı yayın yapıldı. Televizyonda reklam yayınlarına başlandı.
25.04.1972
5 kw. gücünde Edirne Televizyonu ilk paket program yayınına başladı. 5 kw. gücünde Eskişehir Televizyonu yayına başladı.
17.05.1972
Televizyonda ilk kez "Bedava Dünya Gezisi" adlı yabancı dizi Türkçe seslendirildi.
21.06.1972
Merkez televizyon yayınları haftada 5 güne çıkarıldı.
13.07.1972
"Apollo 17" ile ilgili televizyon yayınları naklen verildi.
26.07.1972
TRT köylere televizyon alıcısı dağıtım kampanyası başlattı.
26.08.1972
TRT Eurovision bağlantısına katıldı. Münih Olimpiyatları Eurovision aracılığı ile ilk kez televizyondan naklen verildi.
30.08.1972
2,5 kw. gücünde İstanbul Çamlıca televizyon istasyonu yayına başladı.
30.12.1972
100 kw. gücünde İstanbul Çamlıca televizyon vericisi yayına başladı
13.01.1973
Türkiye - İtalya milli maçı ilk kez Eurovision aracılığı ile televizyondan naklen verildi.
27.03.1973
TRT'nin Keldağ (Ödemiş) televizyon yansıtıcısı için açmış olduğu dava TRT lehine sonuçlandı.
06.04.1973
TBMM'den ilk kez naklen televizyon yayını yapıldı.
08.04.1973
Ankara Televizyonu Arı stüdyosuna sabit donanım yerleştirildi.
11.05.1973
Antalya Televizyonu paket program yayınına başladı.
13.05.1973
Seçmen kütüklerinin yazımı dolayısıyla ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında radyo ve televizyon özel gündüz yayını yaptı.
16.06.1973
TRT - MEB ortak yapımı üniversite giriş sınavı hazırlık kursları televizyondan yayınlanmaya başlandı.
23.06.1973
Yönetim Kurulu, siyasi partilerin çeşitli faaliyetlerine ilişkin haberlerin radyo ve televizyon haber bültenlerinde verilmesi ile ilgili esasları belirledi.
11.08.1973
TRT - ZDF arasında ZDF'de yayınlanacak Türkçe programların yapımı için anlaşma yapıldı.
28.08.1973
100 kw. gücünde İzmir televizyon verici istasyonu yayına başladı.
28.10.1973
ZDF, TRT'nin hazırlamış olduğu "Türkiye'den Mektup Var" adlı programı yayınlamaya başladı.
29.10.1973
Erzurum Televizyonu paket program yayınına başladı.
28.12.1973
İsmet İnönü'nün cenaze töreni televizyondan naklen verildi.
31.12.1973
Televizyon yılbaşı gecesi 11 saat özel yayın yapti
13.01.1974
İzmir Yamanlar tepesindeki televizyon vericisi fırtınadan yıkıldı.
26.01.1974
TRT Yönetim Kurulu, Ankara Televizyonu "Arı Stüdyosu"nun adının "Orkut Stüdyosu" olarak değiştirlmesine karar verdi.
22.02.1974
TRT ile GS, FB ve BJK kulüpleri arsında maçların televizyondan verilmesi konusunda ön anlaşma imzalandı.
27.02.1974
Yönetim Kurulu, "Televizyon Reklam Esasalarını" kabul etti.
03.03.1974
FB - GS futbol karşılaşması televizyondan naklen verildi.
18.03.1974
Televizyon yayınları, çarşamba günleri dışında haftada 6 güne ve 35 saate çıkarıldı.
22.05.1974
700 watt gücündeki Kayseri televizyon vericisi haftada üç gün paket yayına başladı.
24.05.1974
Televizyon yayınları 7 güne çıkarıldı.
05.06.1974
700 watt gücündeki Diyarbakır televizyon vericisi yayına başladı. 60 kw. İzmir televizyon verici istasyonu yayına başladı.
13.06.1974
Televizyon "Dünya Kupası" maçlarını naklen yayınlamaya başladı.
02.09.1974
100 kw. Eskişehir Televizyon vericisi yayına girdi. TRT iç haberleşme bülteni yayınlamaya başladı.
09.09.1974
Türkiye Radyoları "TRT 1" radyoları adı altında 24 saat kesintisiz ortak yayına başladı. Televizyon yayınları haftada 60 saate çıkarıldı.
02.10.1974
30 kw. gücünde Adana televizyon verici istasyonu yayına başladı.
05.11.1974
30 kw. gücünde Edirne televizyon verici istasyonu yayına başladı.
22.12.1974
Kayseri televizyon verici istasyonu merkez televizyon şebekesine katıldı.
Türk Televizyon Tarihcesinin ilk 10 yili.Ilerdeki günlerde ikinci 10 yilini yazacagim.
K.TRT Arsiv.Tarihce.
Saygilarla.
H.A.E

Pazartesi, Ocak 01, 2007

1924 DOGUM TARIHIM...


Dünyanin ilk Televizyonu 1924 Senesinde Iskoc L.Baird tarafindan yapildi.Patent adi "Televisor"
Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı.

Elektromanyetik dalgalar yoluyla halkın doğrudan doğruya alması maksadıyla yapılan hareketli veya sabit resimlerin, sesli veya sessiz kalıcı olmayan görüntülerinin renkli ya da siyah beyaz yayını.

Televizyon alıcısı. Resim tüpü, şase, kabin, tuner gibi temel bileşenlerden oluşur.

Kelime kökenine göre Yunanca Tele: Uzak, Latince Visio'dan gelen Vision: Görüş. Birleşimiyle "Television: Uzagörüm, Uzaktan görüntü" anlamına gelmektedir. Televizyonun bulunmasından sonra bu teknolojiyi ithal eden Türkiye, alete Türkçe bir isim bulmak yerine birçok dünya ülkesi gibi aynen kullanmıştır. Almanca'da Fernsehen olarak söylenir.

Dünya Televizyon Standartları

Dünyadaki bütün televizyon sistemleri aynı değildir. Ülkelere göre değişen bu sistemler PAL, NTSC veya SECAM sistemleridir. PAL sistemi kullanan bir ülkedeki satılan elektronik cihazlar da bu sisteme uygun olması gerekir. Diğer sistemleri de kullanabilen cihazlar olsa bile, genelde sadece tek sisteme uygun cihazlar üretilmektedir.

Bu nedenle başka bir ülkeye gittiğimizde veya bize o ülkeden bir video kaset geldiğinde ülkenin televizyon standardını bilmemiz gerekir.

Adım Adım Panel Televizyonlar

Panel televizyon nedir?
Büyük ekranları hem daha ince yapmak, hem de onlardan daha kaliteli görüntü elde etmek amacıyla geliştirilmiş televizyonlardır.

Panel televizyon sahibi olmak bana neler kazandıracak?

Panel televizyonlar incelikleriyle size yerden tasarruf sağlar. Tavana veya duvara asılabildiğinden, kullanacağınız mekana estetik bir görünüm kazandırır. Yeni nesil dijital yayınları, tüplü TV’lerden daha iyi gösterir.

Kaç çeşit panel televizyon bulunuyor?
Panel televizyonlar ikiye ayrılır.
- LCD TV
- Plazma TV


Panel televizyon ekranındaki görüntüler eski televizyonlardan çok mu farklı?

Panel televizyonlar, görüntü kalitesi açısından tüplü televizyonlardan, şu noktalarda farklılık
gösterir:
- Eşit parlaklık: Panel TV’lerde tüplü televizyonların aksine görüntü parlaklığı ekranın her yerinde eşittir. Tüplü televizyonlarda ise projeksiyon yöntemi (yansıtma yöntemi) kullanıldığından, parlaklık, ekranın orta kısmında yoğun, kenarlarında azdır. Bu durum renklerin kenarlarda cansızlaşmasına yol açar.
- Düz ekran: Panel TV’lerde ekran televizyonun her yerinde düzdür. Tüplü televizyonlarda ise ekranın bombeli oluşu özellikle kenarlarda zamanla renk problemlerine yol açar.
- Geniş ekran: Televizyonun sinema perdesine yakın bir görüntü vermesini sağlar.
- Öncelik: Panel ekranlar normal TV’lerin 10’da 1’i kalınlığındadır.
- Ağırlık: Panel ekranlar, normal TV’lerin ortalama 6’da 1’i ağırlığındadır.
- Manyetik alan: Panel ekranlar bir bilgisayar gibi çalıştığı için manyetik alan kullanmazlar. Böylece göz yorgunluğu ve göz bozukluğu yapmaz.
- Görüş açısı: Normal TV’ler 120 derece civarında görüş açısına sahipken, panel ekranlar 170 dereceye varan izleme açısına sahiptir.

Plazma Televizyon

Plazma televizyon nedir?

Elektrik verildiğinde ışık yayan gaz dolu hücrelerden oluşan bir çeşit panel televizyondur. Yapısında neon ve xenon gazlarının bulunduğu binlerce odacık bulunur. Bu odacıklardan geçen elektrik akımı yeşil mavi ve kırmızı (RGB) renk tonlarıyla görüntü oluşturur.

Görüntülerin arkasında gölgelenme oluşur mu?
Plazmada gelen sinyalleri ekrana aktarma süresi (tepki süresi) LCD’lere göre daha kısadır. Hareketli görüntülerin arkasında gölgelenme olmaz. Yüksek ekranlarda performanslı görüntü verebilir. 120 inç konsepti hazırdır.

Güneş ışığı alan bir odada kullanılsa, parlama yapar mı?
Plazma televizyonlar, parlak ışıklı ortamlarda kullanıma pek elverişli değildir.
Ön panelde cam kullanıldığından LCD’lere gore daha çok yansıma yapar. Bazı modellerde ön kısımda kullanılan özel filtre sayesinde bu durum oluşmaz.

Görüş açısı ne derece önemlidir?
Panel televizyonun görüş açısı, onun sağdan, soldan, üstten ve alttan kaç derece açıyla izlenebildiğini ifade eder. Plazmalar 160 dereceye kadar görüntü kalitesinden bir şey kaybetmez.
LCD Televizyon

LCD TV nedir?
Bir çeşit panel televizyondur. ‹ki panel arasında bulunan likit kristal maddesinden oluşan ekran oldukça incedir. Arka kısmındaki beyaz floresan ışığının ön tabaka sayesinde kırılmasıyla görüntü verir. Televizyonlardan bilgisayar ekranlarına, dijital saatlerden cep telefonlarına birçok cihazın ekranında bu teknolojiden faydalanılmaktadır. Günümüzdeki LCD’ler TFT LCD’dir. (Thin Film Transistor)

Ekran boyutları yeterince büyük müdür?
LCD televizyonların ekran boyutları 13 – 65 inç arasında değişir. Son dönem LCD’lerin boyutları plazmalara yaklaşsa da eş boyutlu modellerde LCD’ler pahalıdır. 42 inç ve altı boyutlardaki TV taleplerinizde sonuç ürünlerdir.
LCD televizyon bilgisayar monitörü olarak kullanılır mı?
LCD televizyonların hemen hepsi bilgisayar monitörü olarak kullanılmaya elverişlidir. Bunun için televizyonda DVI girişi veya analog RGB girişi denilen bağlantıların olması yeterlidir.
Ekonomik midir?
LCD televizyonlar plazmalara göre daha az enerji tüketirler. Ayrıca plazmalara göre daha uzun ömürlüdürler. LCD’lerin ömrünü belirleyen arka lambalar 60 bin saate kadar dayanabilir ve değiştirilebilirler. Plazma ekranların son jenerasyonları 60 bin saati taahhüt ederken, eski jenerasyonlar 30 bin ömürlüdür.
Bu gün sizlere odalarimizin, daha dogrusu yasamiza giren bu aletin birazcik fiziki yönünü anlatmaya calistim.Yarin da TÜRKIYE ile nasil tanistigini anlatmaya calisacagim.
Bu bir aylik yazi dizisinde onun hayatimiz da.Bizlere olan faydalari yaninda zararlarini da ele alacagiz.Ne kadar bir güce sahip, bizleri ne kadar yönetiyor.Sagligimizi ne kadar etkiliyor ?
Onsuz bir gün düsünebiliyormuyuz.Elimizde ki acip kapama dügmesine ne kadar hakimiz ?
Istedigi anda birilerinin elinde tehlikeli bir silah olabiliyormu.Manüpule gücü ne kadar ?..
Evimiz de bulunmasi gereken yeri neresidir ? Onu kontrol edebiliyor veya denetliye biliyormuyuz ? Bilim adamlari,Egitmenlerimiz, bakis acilari nedir.Hangi aktivetilerin karsisinda rakip oluyor.Vermis oldugum bu birkac örnegin yaninda bakalim daha hangi yönleri ile yasamimiz da etkilerini yazip okumaya calisacagiz.
Saygilarimla.

H.A.E