... SORUNU CÖZERSEN ONU BIR GÜN ICIN ÖZGÜR KILARSIN, BIR INSANA SORUNLARINI CÖZMEYI ÖGRETIRSEN ONU HAYATI BOYUNCA KENDINDEN EMIN KILARSIN. blog layouts

BIR INSANIN CAHIL OLDUGUNU BILMESI / ILME ATILMIS ILK ADIMDIR

Çarşamba, Eylül 27, 2006

POSTA KUTUSU....



layout for myspaceNe zaman mektuplu şarkılar dinlesem gelir başıma. Zühal Olcay, "Aşk uğruna ölmekten bahseden mektupların olmasa, şüphe duyardım kendimden..."* dediğinde, Yeni Türkü, "Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa, kim inanırdı senle ayrıldığımıza..." diye sorduğunda hemen açılır benim evrakı metruke dolaplarım. Dökülür ortaya resimler mektuplar notlar şiirler kartpostallar sevgiler, sevgililer. Bugünlerdeyse şarkıdan türküden değil, gizli hislerimi yığıp karşıma, kâh gözlerimin nemine, kâh dudaklarımın titremesine maruz kalmam. Posta Kutuları yüzünden düştüm bu hale.
Az buz mektup, kartpostal delisi değilmişim. Gönderen, alan ve de saklayan delilerden. Hattâ yazdıklarımın müsveddelerini dahi saklayan. Kağıt üstüne değildi üstelik mektuplarımın tümü. Bir sevdiğim için beyaz tişörtlere de yazmışlığım vardır mesela. O sevgilim, o güzelim o zaman Ankara'da AST'da oynuyordu. Haftada bir iki kollu atlet yazardım ona! "Mektup mektup geziyorum," der, sevinir de sevinirdi. Bir gün belli çok sıkılmışım, "Şimdi bana şöyle bir tebessüm musallat olsa," demişim İstanbul–Ankara arası tişörtümde, "acı mı yoksa tatlı mı tebessümlemekteyim, kimse bilemese. Yaa işte yine yokum. Perde bensiz açıldığına bin pişman olsun."
Bir itirafım var bir başka sevgiliye... "Senden sonra mutluluk çok zor gelse de bana, gül kokladım üstüne..." diye yazıp, sıkı da gırgıra getirmişim işi arkasından, "... alt tarafı reklam aldım aşkımızın arasına."
Uzatmalı bir aşkla yaşanmış E Tipi hatıralarım, telgraflarımız, mektuplarımız var . Özel Tip Cezaevi Müdürlüğü, kontrol edildi, damgalarıyla, bende saklı... "Susmaz dalgaların türküsü zincire vursan / Korkuyorum sen geçmesen, ezilmesen / Karanlıklarımı hep sana çevreliyorum / Başka karanlıklarda çürümesen, ölmesen..." diye yazmışlıklarım içeridekine.
D.H. Lawrence'dan alıntılamışım Londralı nişanlı Gordon'a; Women in Love 'dan, "...a pure balance of two single beings: -as the stars balance each other".
Calabrialı aşkım Nino mektubu kapattıktan sonra hatırlamış zahir, zarfın üzerine karalamış sonradan, iki resmimi istiyor bir küçük bir büyük, portre olsunmuş.
Şimdi gelelim kısa da olsa bu içli içli satırları yazmamın müsebbibi olan Posta Kutusuna. Buyrun, burada bir davet var, http://www2.dunyagazetesi.com.tr/news_sections.asp?dept_id=255 adresi sizleri mektuplu günlere taşıyacak. Biraz bakınıp tadına doyamayınca da kitapçılara koşacaksınız biliyorum, henüz iki sayısı çıkan 3 aylık posta kültürü dergisi Posta Kutusu almaya. Eski dost Osman Arolat ve yayın yönetmeni Turgut Çeviker'e, dolayısıyla Dünya Yayıncılık'a, (tavsiye mektubu için de Dünya Gazetesi ve Açık Site yazarı olan arkadaşım Cüneyt Ayral'a) beni bu kadar mutlu ettikleri için teşekkür ediyorum.
Aslında, yazılmalı belki de elde ne varsa. Kime ne gitti, kimden ne geldiyse... Amaaaa, benden bu kadar, ölülerimin arkasında kalanlara saygı ve yaşayanlardan izin almayışıma hürmeten.
* Ölsem de bir, kalsam da bir / Başucu Şarkıları, Ada Müzik 2001
Oya Kayacan

01/03/2004

1 Comments:

At 6:48 ÖS, Blogger zeyno said...

Oya Hanım, siz neler yaşamışsınız böyle:) Üstü mektuplu tişörtler, ne kadar hoş fikir...Bayıldım ben bu fikre...
Eski mektuplar, kartpostallar, davetiyeler, bir tek ben saklıyorum sanmıştım. Zaman zaman onları açar, eskileri hatırlarım.Ne günlermiş derim kendi kendime....

 

Yorum Gönder

<< Home