... SORUNU CÖZERSEN ONU BIR GÜN ICIN ÖZGÜR KILARSIN, BIR INSANA SORUNLARINI CÖZMEYI ÖGRETIRSEN ONU HAYATI BOYUNCA KENDINDEN EMIN KILARSIN. blog layouts

BIR INSANIN CAHIL OLDUGUNU BILMESI / ILME ATILMIS ILK ADIMDIR

Cuma, Kasım 03, 2006

ÖĞRENCİLİK VE İSTANBUL


Öğrencilik, özellikle üniversite öğrenciliği insan hayatında önemli bir yer teşkil eder. Ola ki, lise diplomasını aldığınız güne kadar, hayat hakkında bir fikriniz ve dünya görüşünüz hala oluşmamışsa, “son durağınız” bu iş için bir fırsat ya da bir nimettir. Tabii eşeğin kulağına su kaçırmamanız koşulu, olaylara ve abuk subuk eylemlere katılmamanız ön koşuluyla.
Öğrencilik güzeldir. Normalde mezun olduğunuzda çalışamayacağınız bir işe, sırf öğrenci sıfatına sahip olduğunuz için girebilirsiniz.
Hukuk öğrencisi harçlığını çıkarmak için yapacak başka bir iş bulamamışsa, benzin istasyonunda pompacılık yapabilir. Ama mezunken yapamaz.
İstanbul’da öğrencilik bir başka güzeldir. Sapmaların, sıra dışılıkların, yanlış olduğunu bile bile, bir defaya mahsus yapılan hataların yaşanması için bulunmaz bir periyot, bulunmaz bir evredir.
Bu safhada düşler gerçekleştirilir, beklentiler karşılanır. Daha önceden, bir gün yapacağım dediğin bir çok şeyi yapmaya fırsat bulursun.
Takım elbiseyle çalıştığınız, düzenli bir işiniz varken, sabah işe gitmeyip yorganı başınıza çekip, uyumayı tercih edemezseniz.
Ya da sabahın ilk ışıklarına kadar, Beşiktaş’taki bir börekçide kız arkadaşınızla sandalyelerin üzerinde sabahlayamazsınız.
Güneşli güzel bir yaz günü değil de, soğuk, sağanak yağmurlu bir kış gününde paltonu sırtına çekip, hempanla Sultanahmet’ e gidip, Topkapı Sarayını gezmenin hazzı...
Arkadaşların dersteyken, vapura binip, bir simitle martıları alıp Beşiktaş’tan karşı kıtaya götürmek...
Öğrencilik güzeldir, hele ki gurbetten gelinip, İstanbul’da yaşanıyorsa. Vaha’nın en tepesinden Beyoğlu’nu seyretmek, girmediğin final sınavının vicdan azabını içinde hissederek.
6 Kasımda farkında bile olmadan, Beyazıt Meydanından geçmek.
Sahaflar Çarşısından geçerken, kitap satıcılarının öğrenci olduğunu gözünün bebeğinden anlayıp “buyrun” deyişleri.
Ve dilediğinde günlerce kesmediğin kirli sakalınla...
Bir yanı “beyefendi” bir yanı “bohem” dir öğrencinin. İki farklı dünyaya da ait değildir. Ne tam bir “beyefendi ya da hanımefendi” ne de tam bir “bohem” dir.
Aslında sosyolojik anlamda bir “ara geçiş formu” dur öğrenci.
Henüz paso kullanan, meslek sahibi olmamış ama meslek sahibi olanların dünyasına adım atmak için hazırlanan birisidir.
Yeri geldiğinde en ciddi tartışma ortamlarına katılabilip kendini ifade edebilen bir beyefendi ya da hanımefendidir de ayrıca.
İşte bunlara fikr-i zarar İstanbul’u da ekleyince, tekrar tekrar yaşanılası bir yaşam kesiti çıkar karşımıza...
Selâmetle...
BAVER

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home