Dejenerasyonda televizyonun etkisi
Bugün dünyanın hemen her yerinde evlerdeki yerini almış olan televizyon, kitleler arası iletişimin en önemli araçlarından biridir. 1926 yılında icat edilmesinin ardından, özellikle son birkaç yılda televizyon aracılığıyla toplumlar arasındaki kültürel mesafe kısalmış, her türlü olay hakkında anında haber almak ve pek çok konuda bilgi edinmek mümkün hale gelmiştir. Ancak televizyonun etkileri, olumlu yönleri ile sınırlı değildir. Çünkü televizyon, denetimsiz bir biçimde yapılan bazı yayınlar söz konusu olduğunda kitleleri yoğun şekilde olumsuz telkinlere maruz bırakan bir araç haline gelebilmektedir.
Dünyaya açılan pencere olarak da adlandırılan televizyon, hiç şüphesiz çağımızın en önemli iletişim araçlarından biridir. Gerek iletişimi sağlamadaki hızı gerekse etki alanının genişliği düşünüldüğünde, önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bugün ulusal ve uluslararası iletişimin temel aracı haline gelen televizyon, aynı zamanda güzel ahlakın dünyanın birçok noktasında anlatılmasında da insanlara verilmiş çok büyük bir imkandır.Lakin, insanların kullanımına verdiği bu önemli araç, amacına uygun olarak kullanıldığı takdirde yararlı olacak bir araçtır. Kısaca güzel amaçlar doğrultusunda ve bilinçli olarak kullanıldığında hem yetişkinlerin hem çocukların ahlaki değerlerini ve kültürel yapısını olumlu olarak etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak tüm bu faydalı yönlerinin yanı sıra bugün birçok ülkede televizyonun yol açtığı dejenerasyon ve ahlaki çöküntü dikkat çekici hale gelmiştir. Acil önlemler alınmasını gerektirecek şekilde yayın yapan bazı televizyon kanalları, televizyonun bu olumlu yönlerini hızla olumsuza dönüştürmektedir.
Pek çok televizyon kanalının ana hedefi yüksek seyredilirlik oranı (reyting) elde etmektir. Çünkü bu yüksek seyredilirlik oranı ve bunun ardından elde edilen reklam gelirine bağlı olarak kanalın maddi anlamda gücü artmakta ya da azalmaktadır. Bu nedenle de ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyadaki bazı televizyon kanalları, yüksek seyredilirlik oranı (reyting) yakalamaya çalışırken yaptıkları programın olumsuz etkisini ve sonuçlarını göz ardı edebilmektedirler. Bu felsefenin ürünü olarak ortaya çıkan programlarda kimi zaman ahlaki değerlere saldırıya yer verilebilmekte, kimi zaman kutsal değerler olumsuz olarak gündeme getirilebilmekte, kimi zaman da ilk bakışta anlaşılamayan yöntemlerle din, aile, vatan sevgisi gibi değerler yıpratılabilmektedir. Bunun için çok çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Örneğin çeşitli ülkelerdeki bazı televizyonlarda, özellikle bazı ünlü kişilerin uygun olmayan gayri ahlaki yaşantıları, özendirici biçimde ekranlara getirilmekte ve bu da özellikle gençler için kötü örnek oluşturmaktadır.
İkinci bir örnek olarak; kanun dışı hayat şeklini öven, gerilimi, kavgayı, hatta silahlı çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki oluşturan programlardır.
Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuç ise; bu dizilerin ve filmlerin özellikle gençler üzerindeki olumsuz etkilerini gözler önüne sermektedir. Bazı gençler televizyonlarda yayınlanan bu film ve dizileri yalnızca izlemekle kalmamakta, bu yayınlardaki karakterlerin giyim, konuşma ve hayat tarzlarını taklit etmeye çalışmaktadırlar.
Bu bozukluğun giderilmesi için medya sahiplerine ve çalışanlarına çok iş düşmektedir.
Ayda
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home