Tv İnsanı Kurtarabilir mi?
Artık televizyon kurtarıyor insanları...
Pavyon çetelerinin ellerinden gencecik kızlarımızı çekip alıyoruz. Dayılanmaya kalkan, kamera ışıklarını buluyor yüzünün ortasında, bir de tükürüklerimizi...
Felçli bir kızcağız, yıllardır çaresiz yattığı yatağında ölmek istiyor. Hemen yardıma koşuyor, kurtarıyoruz. Bir anda dünyası aydınlanıyor genç hastamızın. Evin içine kameralar kuruluyor. Acılı babanın gözyaşları görüntüleniyor, yakın plan... Felçli kıza "ölmek istiyorum" dedirtiliyor bir kaç kez (yayında en iyi çekim kullanılmak üzere...) Sonra birden yardım kapısı açılıyor. Tutup ölümün karanlık dehlizlerinden, hayata bir yol döşüyor televizyon... Cankurtaranlar yetişiyor çığlık çığlığa. Uçaklar umuda havalanıyor, lüks hastaneler seferber oluyor.
Yol boyu mikrofon elimizde, çekimi sürdürüyoruz:
"- Neler hissediyorsun şu anda? Kurtulmak güzel değil mi?"
"- Yeniden dünyaya gelmiş gibiyim. Kanalınıza şükran borçluyum.."
Ve güleryüzlü spikerlerimiz, görevini yapmış yayıncıların huzuru içinde kucaklıyor bizleri... Yapılan insanlık gözlerimizi yaşartıyor... Ağlıyoruz...
Sağolasın Kanal Z...
* * *
Peki Tanrı aşkına o kızcağızın kurtuluşu bu kadar kolaydı da niye bunca zaman "kurtarılamadı".
Bir gazetede ya da televizyon kanalında tanıdığı olmadığı için mi...?
Yoksa parası olmadığı için mi?
Bence ikisi de doğru. Sadece parası olanın yaşamaya hak kazandığı bir sağlık düzeninde, artık geriye tek kurtuluş seçeneği, medyanın size sahip çıkması kalıyor. O yüzden en çok izlenen kanalların, en beğenilen programlarının posta kutuları bir yardım eli için yalvaran mektuplarla dolup taşıyor. Hangisini kurtaracağınızı seçmek size kalmış. Aradan bir mektup seçiyor ve kameranızı sırtlayıp, beyaz atınıza atlayıp, o fukaranın yanına koşuyorsunuz.
Bunlar, çağımızın Külkedisi masallarıdır. Yoksul kız, kurtarıcı prensini bekler durur. Bulunca da masalı dinleyenlerle birlikte huzur bulur.
Kızın niye yoksul düştüğünü kimse merak etmez. "Kurtarıcı prensler"in olmadığı bir dünya düşlenemez. Masallardan sırıtır, dünyaya bakış açımız...
Ben kendi adıma, televizyonun "Bataktan insan kurtarma serüveni"ni gözümde yaşlarla izlesem de, her programın ardından yayınlanan "Allah sizden razı olsun" nakaratlarından utanç duyuyorum. televizyonun sevap işleyecekse, bunu benim gözüme sokmadan, kurtarılanın başına kakmadan, sessiz sedasız yapmasını bekliyorum. İlle çare bulacaksa, çareyi herkesi kurtaracak çözümlerin üretiminde arasın istiyorum. Objektiflerini, küçük sindirella öykülerinden, ülkenin kangren olmuş sorunları üzerine çevirmesini talep ediyorum. İnsanları pavyonlarda tutsak eden, parasızlıktan ölümü iple çekmeye zorlayan, "Süper adam"lara, "Süper kadın"lara muhtaç eden düzeni ekrana getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Kurtarılanların, kurtuluşun bedelini bir televizyon şovuna alet olarak ödemesini içime sindiremiyorum.
Mağdur babalar, mağrur kanallara teşekkür ederken televizyonumun sesini kısıyorum. Kurtuluyorum...
Can Dündar
Ayda
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home