SÖMESTR DEMEK KARNE DEMEK...
Dilimize Fransızca’dan geçmiştir “sömestr” kelimesi. Fransızca yarı dönem, yarı yıl gibi anlamlara gelmektedir. Aslı astarı yani orijinal yazılışı “somestre” dir.
Biz de ise ilk akla gelen yarıyıl tatilidir. İlk ve orta öğretim kurumlarında halen uygulanmaktadır. Şu aralarda öğrencilerimiz sömestr tatillerini huzur içinde kullanmaktadırlar.
Kimileri için gerçekten tatil, kimileri için ise hesabının verilmesi gereken zayıf notlarla dolu karneleri ifade eder sömestr.
Karneler alındı.
İzleyebildiğim kadarıyla, yıllar geçse de yurdum insanının ve çocuklarının alışkanlıkları hiç değişmiyor.
Bazı anne ve babalar, çocuklarının bir satır daha fazla bilgi edinebilmesi için, “maddi anlamda” ellerinden gelen tüm imkanları seferber ederlerken, bazıları da “bekleyelim görelim” yaklaşımıyla fazlaca fatalist/kaderci bir tutum sergiliyorlar.
Her ne kadar birinci tutum, öğrenciler için daha da “istikbal kurucu ve sağlayıcı” gibi görünse de, çoğunlukla bu yaklaşımın geri teptiği kanaatindeyim.
Mesele kısaca şöyle ; anne ve babaları bu konuda record-off konuştursanız , hepsi mutlaka şöyle diyecektir. “Biz çocuğumuza elimizden ne geliyorsa verdik, yemeği, harçlığı, bilgisayarı ve daha bir çok olanağı sunduk. Ondan ise tek istediğimiz derslerinde başarılı olması, biraz ders çalışması idi. Ancak bir türlü olmuyor.
Bazı anne babalar durumu abartıp, bunlara ilave olarak “biz senden git çalış bize para getir mi diyoruz” şeklinde bir savunmaya geçerek, çocuğun başarısızlığının tamamını çocuğa mal etmeye çalışıyorlar.
Üzülerek belirtiyorum, çocuğun başarısızlığının kaynağının temelindeki en önemli faktörlerden bir tanesi de, “çocuğun başarılı olması için seferber edilen” imkanlardır. Biraz açalım; Anne ve babalar zannediyor ki, çocuklarının başarılı olması için, ne kadar çok olanağı çocuklarının önüne sunarlarsa, çocukları o ölçüde başarılı olacaktır. Ancak aksini hiç düşünmüyorlar.
Çünkü belli bir dönemde, özellikle o yaşlarda belli bir rahatlığa alışan ve sıkıntı çekmemiş olan çocuk, sahip olduğu olanakların okusa da, okumasa da ailesi tarafından her zaman zaten karşılanacağını, bu tip ihtiyaçlarının ilerleyen yaşlarda da bir şekilde giderileceğini zannediyor. İşte bu yanlış paradigma, başarısızlığı beraberinde getiriyor.
Başarılı iş adamları ya da meslek sahiplerinin kahir ekseriyetinin/ezici çoğunluğunun öğrencilik yıllarında herhangi bir işte çalışmış olduğunu mutlaka duymuşsunuzdur. Sizce bunlar tesadüf olabilir mi ?
Karne notları bir ya da iki olan bir çok öğrenci tanıyorum. Ne yani, anne babaların tanıdığı geniş olanaklar olmasaydı bu kişilerin karne notları -1 ya da – 2 mi olacaktı.
Elbette ki hayır.
Yine aynı olacaktı. O zaman "çocuğun derslerine daha fazla motive olması ve rahatsızlık çekmemesi için sunulan maddi olanaklar” biraz boşuna mı ?
Selametle...
Baver
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home