KISILIK II..
Kişilik özellikleri, toplumsal ve kişisel ortamlarda sergilenen, kişinin kendini ve çevresini algılaması, ilişki kurma biçimi ve düşünceleri ile ilgili süregiden bir örüntüdür. Kişilik özellikleri esneklikten yoksun, uyumu bozucu olduğunda, üretkenlikte bir bozulmaya ve sıkıntıya neden olduğunda ancak kişilik bozukluklarını oluşturur. Şu alanlardan en az ikisinde kendisini gösterir : Biliş, duygulanım, kişilerarası üretkenlik ya da dürtü kontrolü. Bu kişilik yapısı esneklik göstermez. Toplumsal, ailevi, mesleki ya da diğer önemli alanlarda bozulmaya neden olur. Bu yapı değişmez, uzun süredir vardır ve başlangıcı en azından ergenlik ya da erişkinlik dönemine uzanır.
Kişilik bozuklukları incelenirken bireyin etnik, kültürel ve toplumsal geçmişi dikkate alınmalıdır. Göçten sonra, kültürden etkilenme sonucu oluşan sorunlarla ya da bireyin geldiği kültürden kaynaklanan alışkanlıkları, gelenekler, görenekler, din ve siyasal değerlerin dışavuruluş biçimi ile karıştırılmamalıdır.
Kişilik bozuklukları aileye, çevreye, topluma uyum problemleri ile ortaya çıkar. Çocuklukta görülmeye başlayabilir, zaman içinde değişerek kalabilir. Bazen destek veren eşin kaybı veya bir iş travması gibi durumlardan sonra alevlenebilir. Orta veya ileri yaşta kişilik değişmesi olarak görülebilir.
Kişilik bozukluğunun özellikleri ergenlik ya da erken erişkinlik döneminde tanınabilir. Zamanla, yaşla birlikte Antisosyal ve Borderline Kişilik Bozuklukları giderek silinebilir veya yatışabilir. Ama Obsesif-Kompulsif ve Şizodipal Kişilik Bozuklukları için bu durum geçerli değildir.
Kişi aşırı bir stresle karşılaşmış ve kişilik değişikliğine uğramışsa, travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanımı ile ortaya çıkmışsa, madde zehirlenmesi (Entoksikasyonu) ya da yoksunluğun incelenmesi. Genel tıbbi bir durum (Örneğin bir beyin tümörü), varsa genel tıbbi bir duruma bağlı kişilik değişikliğinin araştırılması gerekir.
Bir kişilik bozukluğunda normal davranışların içine geçmiş ve ayırt edilemeyen normal dışı davranışlar olabilir. İçe dönüklük karşısında - dışa dönüklük, kapalı yaşantı karşısında - açık yaşantı, uzlaşmazlık - vicdanlılık görülebilir. Ayrıca, duygusal tepkisellik, toplumsal endişe, bilişsel çarpıklık, dürtüsellik, içten olamama, samimiyetsizlik, benmerkezcilik, yenilik arama, ödüle bağımlılık, zarardan kaçınma, baskınlık, yakın ilişkiye girme, sınır koyuculuk, ısrarcılık, olumlu duygulanma karşısında olumsuz duygulanma, haz arama karşısında acı çekmekten kaçınma, kendi başına üretmek yerine başkalarından beslenme boyutları vardır.
Kişilik bozukluları kümeleri, acayip - sıradan, rol yapan - duygusal ve gergin - korku içinde gibi çeşitli yönleriyle bugün üzerinde yoğun araştırmalar yapılan bir bozukluktur. Psikiyatr ve psikoterapistlerin en sık karşılaştıkları bozukluklar kişilik bozukluklarıdır. İlaç + psikoterapi ile 1 yıldan 10 yıla kadar süren ve destek psikoterapisi ile devam eden vakalar literatürde çoğalmıştır.
Normallik - Anormallik nedir ?
Kaynaklarda normal ve anormal kavramı normatif, istatistik ve sosyal ölçülere göre değerlendirilir. Normatif ölçüye göre, yargılamayı yapan kişiye ters düşen, onun görüşlerine aykırı olan, anormaldir. Örneğin eşiyle hergün yatmak istemeyen kadın kocasına göre anormal, kadına göre de, kocası anormaldir. İstatistik ölçüye göre, ortalamadan çok aykırı düşen anormaldir. Örneğin belli bir sınıftaki öğrencilerin zeka ortalaması 100 ise, 90 olanda, 110 olanda anormaldir. Sosyal ölçüye göre, o toplumsal ortam içinde uyumu çok iyi olup, yaşantısından ve halinden hoşnut olanlar normal, bu ortama uyum sağlayamayanlar anormaldir. Genelde, hepimizin zaman zaman bu ölçülerin hepsine birden uyamadığı, bazen birine, bazen ötekine aykırı düştüğü olur. Ayrıca, özellikle toplumsal normlar açısından insan ve insan toplulukları her zaman aynı uyumu sağlayamazlar ve normlar de çok değişik olduğundan bir grup için normal olan toplumsal koşul, diğeri için anormal sayılabilir.
Normal ve anormal arasındaki sınırın çizilmesideki bu zorluklara karşın, yine de belirgin biçimde ayırd edilebilen normal ve anormal kişilik tipleri vardır. Bu tipler iki türlü sınıflama yapılarak ayrılabilir. Birincisi anormalliğin işlevsel mi yoksa yapısal mı olduğu, ikincisi anormalliğin psikonevroz mu yoksa psikoz mu olduğudur ?
Yapısal ya da organik bozukluğunda, bozukluk belli bir organik nedene dayalıdır. Örneğin beyin doku ya da damarlarındaki doğuştan veya edinilmiş bozuklukları, kan hastalıkları, endokrin bozuklukları v.s. sayılabilir. İşlevsel bozukluklarda ise saptanabilen bir organik bozukluk yoktur, ancak kişinin sinir sisteminde edinilmiş bazı davranış değişiklikleri ya da bozuklukları oluşmuştur. Örneğin, çeşitli ruhsal nedenlere, streslere bağlı olarak, sinir sisteminin uyarılabilirliğinin artması ile çabuk sinirlenme, ya da vegetatif sinir sistemi dengesinin bozulması ile çeşitli vegetatif belirtilerin (çarpıntı, terleme, yüz kızarması, mide salgısı artması, nefes darlığı v.s.) genel davranış ve ruhsal durumu bozulmaları gibi.
Psikonevrozlarla psikozlar arasındaki ayırıma gelindiğinde ise, psikonevrozların psikozlardan çok daha fazla sayıda görülmekte olup, kişinin düşünce, yargı, algı v.s. ruhsal işlevlerinde fazla bir bozukluk göstermeyip, daha çok duygu bozukluğunun ön planda olduğu hastalıklardır. Bunlarda dış görünüm ve dış ortam ile ilişkilerdeki davranış genellikle normal gibidir. Asıl huzursuzluk kendi içlerindedir. Psikozlarda ise yargı, algı ve düşünce alanında bozukluklar ön plandadır ve dış ortam ilişkileri bozuk olup normal insan topluluğu içinde hemen göze batıp, o ortamda yaşamaları olanaklı değildir.
Devam edecektir.
Saygilarla
H.A.E.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home