... SORUNU CÖZERSEN ONU BIR GÜN ICIN ÖZGÜR KILARSIN, BIR INSANA SORUNLARINI CÖZMEYI ÖGRETIRSEN ONU HAYATI BOYUNCA KENDINDEN EMIN KILARSIN. blog layouts

BIR INSANIN CAHIL OLDUGUNU BILMESI / ILME ATILMIS ILK ADIMDIR

Pazartesi, Ekim 30, 2006

GIDA

Gıda Ve Gıda İle Temasta Bulunan Madde Ve Malzemelerin Kontrol Talimatı

l. Amaç

Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin teknik ve hijyenik şekilde üretimi, işlenmesi, muhafazası, depolanması, pazarlanması ve tüketimini temin etmek ve halkın gereği gibi beslenmesini sağlamak, üretici ve tüketici menfaatleri ile halk sağlığını en üst düzeyde korumak üzere, gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin gıda mevzuatına uygunluğunun Bakanlıkça kontrol ve denetlenmesi, tüketiciye güvenli gıdanın arzının temini, gıda endüstrisinin ve ticaretin gelişmesine yönelik olarak ilgili hizmetlerin yürütülmesidir.

ll. Hukuki Dayanak ve Kapsam

9 Ağustos 1991 tarih ve 20955 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 441 sayılı “Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname”, 31.03.2005 tarihli ve 25772 sayılı mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, 5 Haziran 2004 tarih ve 25483 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5179 sayılı “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun” ile 28 Haziran 1995 tarih ve 22327 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 560 sayılı “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmündeki Kararname” gereğince 10 Temmuz 1996 tarih ve 22692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik” ve 9 Haziran 1998 tarih ve 23367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Yönetmelik” gereğince Tarım İl Müdürlükleri (Kontrol Şube Müdürlükleri) ve İlçe Tarım Müdürlükleri tarafından gıda maddeleri ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerini üreten, üreten/satan, satan ve toplu tüketime sunan işyerlerinin kontrol ve denetimleri sırasında uyulması gereken hususları kapsar.

5179 sayılı Kanunun Geçici 1inci maddesi uyarınca; 560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnameye göre çıkarılan Yönetmeliklerden 9 Haziran 1998 tarih ve 23367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Yönetmelik” ile 10 Temmuz 1996 tarih ve 22692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmeliğin” 5179 sayılı Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanacaktır.

lll. Sorumluluklar

1. Gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik; alınacak tedbirler ile yapılan uygulamalardan o yerin en büyük mülki amiri (Vali ve Kaymakam), İl Tarım Müdürü ile İlçe Tarım Müdürü sorumludur.
2. Kontrol ve denetim hizmetleri Tarım İl Müdürlüğü bünyesinde Kontrol Şube Müdürlükleri ve İlçe Tarım Müdürlükleri tarafından yürütülür. İl ve İlçe Müdürlükleri il ve ilçe genelindeki tüm gıda işletmelerinin kontrol ve denetimlerinin bir program dahilinde ve Bakanlığın talimatları doğrultusunda yürütülmesinden sorumludur.
3. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerlerinin kontrol ve denetimi ile numune alma işlemi, gıda kontrolörü/ gıda denetçisinin başkanlığında gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanından oluşan en az üç kişilik bir ekip ile yapılır. Denetim, gıda kontrolörü/ gıda denetçisinin bulunmayan yerlerde gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanları tarafından yapılır. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satış ve toplu tüketim yerlerinde denetim ve numune alma işlemi, gıda denetçisi ve/veya gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanından oluşan en az iki kişilik ekip tarafından yapılır.
4. Kontrol ve denetim işlemleri gıda işletmecisine haber vermeksizin, özel durumlar hariç çalışma saatleri içinde gerçekleştirilir. Kontrol ve denetimler, önceden uyarı yapılmaksızın mesleki gizlilik içerisinde gerçekleştirilir.
5. Gıda kontrolörü/ gıda denetçisi ve gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanı İl Müdürlüklerince Kontrol Şube Müdürlükleri dışında başka bir şubede istihdam edilemez, İl ve İlçe Müdürlüklerinde gıda kontrol ve denetim hizmetleri dışında başka bir görevde çalıştırılamaz. Bu konuda İl/İlçe Müdürleri doğrudan sorumludur.
6. Kontrol ve Denetim hizmetlerinde görevlendirilecek personelin Gıda Kontrolör Kurslarına katılmasından ve gerekli eğitimi almasından İl/İlçe Müdürleri ile Kontrol Şube Müdürleri sorumludur. Gıda kontrolör kursuna katılarak başarılı olan personelin kimlik kartları Bakanlıkça düzenlenir. 5179 sayılı Kanundan önce Bakanlıkça verilmiş olan kimlik kartlarının yenilenmesi gerekmektedir.
7. Gıda kontrolör kurslarında yapılan sınav sonucunda en az 70 puan alarak başarılı olan, lisans düzeyinde eğitim almış personele kurs bitirme sertifikası düzenlenir. Daha sonra İl Müdürlüğünce gönderilen iki adet fotoğraf ile birlikte personel bilgi formuna istinaden Bakanlıkça gıda kontrolörü/ gıda denetçisi kimlik kartı düzenlenecektir. Kontrol ve denetimlerde bu kimlik kartı kullanılacaktır.
8. Gıda kontrol ve denetim hizmetlerinde görev almak üzere, en az lisans düzeyinde eğitim almış Bakanlık personelinin yetkilendirilmesi Bakanlıkça yapılır. Yetkilendirmenin yapılabilmesi amacıyla İl Müdürlükleri tarafından personel bilgi formu (Ek-1) düzenlenerek Genel Müdürlüğe gönderilir. Bakanlıkça yetkilendirilen gıda kontrolörü/ gıda denetçisinin tek başına denetim ve imza yetkisi bulunmamaktadır. Bu şekilde görevlendirilen Bakanlık personelinin en kısa sürede gıda kontrolör kurslarına katılması ve gıda kontrolörü/ gıda denetçisi kimlik kartı alması sağlanır.
9. Yetkilendirilen gıda kontrolörü/ gıda denetçisi Bakanlıktan verilen yetkilendirme yazısını kontrol ve denetimlerde beraberinde bulunduracaktır. Gıda kontrolörü/ gıda denetçisi kimlik kartları ile gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanı kimlik kartları ilgililerine zimmet karşılığı verilerek, bu kimlik kartları gıda kontrol hizmetlerinde çalıştığı sürece geçerli olacaktır.
10. Bakanlıkça yetkilendirilen gıda kontrolörü/gıda denetçisi sadece üretim izni belgelerini düzenler. Kontrol ve denetim ile ilgili hususlar ve cezai işlemlerde imza yetkileri bulunmamaktadır.
11. Gıda hizmetlerinde çalıştırılmayan personelin gıda kontrolörü/ gıda denetçisi kimlik kartları ile gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanı kimlik kartları Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne iade edilir.
12. Kimlik kartlarının kayıp edilmesi durumunda ulusal veya mahalli gazetede kayıp ilanı verilir ve gazete kupürü ile birlikte durum Bakanlığa bildirilir ve kimlik kartı yeniden düzenlenir.

lV. Kontrol ve Denetim Usul ve Esasları

1. Bakanlığın görüşü doğrultusunda gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, üreten/satan, satan ve toplu tüketime sunan iş yerlerine yönelik olarak İl Müdürlüğü, İl Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü ile müştereken her yılın Aralık ayında yıllık kontrol programlarını hazırlar. Hazırlanan programlar her yıl güncelleştirilir. Kontrol ve denetimler uygun sıklıkta ve gıda maddesinin taşıdığı riskle orantılı olmalıdır. Yıllık olarak hazırlanan üretim yerleri ile ilgili kontrol ve denetim programlarında (Ek-2) ve satan ve toplu tüketim yerleri ile ilgili kontrol ve denetim programlarında (Ek-3) gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeler grubunun risk durumu, önceki kontrollerden edinilen bilgi ve deneyimler ve gıda işletmecilerinin uyguladıkları prosedürler göz önünde bulundurulur.
2. Yıllık kontrol programlarında firma adı belirtilmemeli, program haftalık olarak gözden geçirilmeli ve programda gerekli güncellemeler yapılmalıdır.
3. Kontrol ve denetimler; gıda üretim zincirinin tüm aşamalarında veya uygun görülen aşama ve/veya aşamalarında yıllık kontrol programlarına uygun olarak yılda en az iki kez; ayrıca gerekli görüldüğü zamanlarda veya şüphe, şikayet, inceleme, izlenebilirliğin sağlanması, izleme, gözetim ve tetkik amaçları ile de gerçekleştirilir.
4. Gıda işletmecileri; ithal ettikleri, ürettikleri, işledikleri, imal ettikleri veya dağıtımını yaptıkları gıdanın gıda güvenliği şartlarına uymaması durumunda, ürününü pazardan geri çekmek ve bu konuda yetkili mercileri bilgilendirmek zorundadır.
5. Satış ve toplu tüketim yerlerinde kapalı/orijinal ambalajı dışında satılan gıda maddelerinden alınan numunelerin ilgili laboratuvarda yaptırılacak analizlerinde ve analizlerin sonucunda kusurlu tarafın belirlenebilmesi açısından, varsa kapalı/orijinal ambalajından paralel numune alınarak diğer numune ile beraber analize gönderilir.
6. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin muayene ve analiz sonucunda olumsuzluğun, gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerinden kaynaklandığı tespit edilmiş ise; ilgili işyeri, olumsuzluk gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satan işyerleri veya toplu tüketim yerlerinden kaynaklanıyor ise ilgili işyeri sorumlu olacaktır. Bu konudaki kararı gıda kontrolörü/gıda denetçisi, gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanı verecektir. Satış yerinden alınan numunenin muayene ve analiz sonucunda olumsuzluğun üretim yerinden kaynaklanması halinde ise üretimin yapıldığı İl Müdürlüğüne bir resmi yazı ekinde ürüne ait muayene ve analiz raporu da dahil olmak üzere kontrol ve denetim sonuçlarının birer örneği gönderilir, 5179 sayılı Kanuna göre yasal işlem yapılması için ilgili İl Müdürlüğü bilgilendirilir. Üretimin yapıldığı ildeki İl Müdürlüğünce üretimin yapıldığı yere kontrol ve denetime gitmeden derhal yasal işlem uygulanır. Ayrıca üretimin yapıldığı ildeki İl Müdürlüğünce üretim yeri takip altına alınır. Olumsuz olan işyerleri hakkında Kanunun ilgili maddesi uyarınca işlem yapılır.
7. Tüketici şikayetlerinde şikayet değerlendirmeye alınır. Şikayete konu olan üretim, satış ve toplu tüketim yerinin İl Müdürlüğünce kontrol ve denetimi yapılır. Kontrol ve denetim sonucuna ve 5179 sayılı Kanuna göre ilgili işyeri hakkında işlem yapılır.
8. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, satan işyerleri ile toplu tüketim yerlerinin kontrol ve denetimlerinde ürün bileşimi ve etiket bilgilerinin üretim iznine esas beyana uygun olup olmadığına bakılır. Uygunsuzluk tespit edilmesi durumunda 5179 sayılı Kanunun ilgili maddesi uyarınca işlem yapılır.
9. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satan işyerleri veya toplu tüketim yerleri; üretim izni almış ve raf ömrünü doldurmamış gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satmak ve tüketime sunmak ile yükümlüdür.
10. Teknik ve hijyenik koşulları ve faaliyette bulunduğu ürünler yönünden risk taşıyan işyerlerinin kontrol ve denetimleri takibe alınacaktır.
11. Halk sağlığını ilgilendiren durumlarda, gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzeme kaynaklı risklerin kontrolüne yönelik acil eylem planları hazırlanarak uygulanmalıdır. Planlar gelişmeler ışığında düzenli olarak güncelleştirilmelidir.
12. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerleri ile satış ve toplu tüketim yerlerinin kontrol ve denetimlerine ait sonuçlar ve ilgili değerlendirmeler düzenli olarak Kontrol ve Denetim Değerlendirme Formu (Ek-4a ve Ek-4b) ile cezai işlem uygulanması halinde Cezai İşlem Değerlendirme Formuna işlenir (Ek-5). Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, satan ve toplu tüketime sunan iş yerleri için düzenlenen formlar her ay düzenli olarak bir sonraki ayın 10’una kadar gönderilir. Bu hükümlerden ayrı olarak; kontrol ve denetimlere ait sonuçlar, beklenmeyen bir uygunsuzluğu yada uygunsuzluk ihtimalini gösteriyorsa, durum derhal Bakanlığa yazılı olarak iletilir.
13. İl Müdürlüğü tarafından yürütülen kontrol ve denetimler, gerektiğinde, numune alma ve analiz gibi uygun kontrol ve denetim metotları ve teknikler kullanılarak yürütülmelidir. Ancak işyerinde tespit edilen teknik/hijyenik olumsuzluklar denetim raporunda belirtilmelidir. Kontrol ve denetimlerde, Türk gıda mevzuatı şartlarını karşılamak üzere gıda işletmecisi tarafından uygulanan HACCP gibi kontrol programları ve/veya gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin kalite kontrolüne yönelik sonuçlar ile otokontrol ve izlenebilirlik sonuçları dikkate alınarak tetkiki yapılmalıdır.
14. İl Müdürlüğünce, kontrol ve denetim işlemlerinin etkili ve verimli bir biçimde sürdürülmesini sağlamak için bakımı yapılmış, uygun donanım ve ekipmanın temin edilmesi zorunludur.
15. İl Müdürlüğünce, analiz ve şahit numunelerinin uygun koşullarda Bakanlıkça yetkilendirilmiş laboratuvarlara taşınması ile şahit numunenin gereği gibi muhafaza edilmesini sağlamak için uygun koşulların temin edilmesi zorunludur.
16. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin özel mevzuatında belirtilmesi durumunda şahit numune laboratuvarda ayrılarak uygun koşullarda muhafaza edilir.
17. Birincil üretime dair izleme, denetim, gözetim, inceleme, bildirim, acil durumlar ile ilgili kontrol ve denetimler gıda kontrolörü/ gıda denetçisi tarafından gerekli olduğu zamanlarda yapılır. Söz konusu çalışmalarda kontrol şube müdürlüğü dışında diğer şube müdürlükleri ile gerekli koordinasyonun sağlanmasına dikkat edilmesi gerekmektedir.
18. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten her bir işyeri için bir dosya açılır.
19. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, üreten/satan, satan ve toplu tüketim yerlerine işyeri kontrol ve denetim defteri zimmet karşılığı verilir (Ek-6).
20. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri satan ve toplu tüketim yerleri kayıt altına alınır ve İl Müdürlüğü ve yetki verilen İlçe Müdürlüklerince kayıt numarası verilir (Ek-7). İşyeri yetkilisinin onaylı nüfus cüzdanı sureti İl/İlçe Müdürlüğündeki dosyasında saklanmak üzere alınır. Kayıt numarası işyeri kontrol ve denetim defterine işlenir. İl ve İlçe Müdürlüğünce verilen kayıt numaraları İl Müdürlüğünce bilgisayar ortamında işyerine göre sınıflandırılarak kayıt edilir, bilgiler ayrıca yazılı olarak bir dosyada muhafaza edilir.
Buna göre; il ve ilçe bazında satış yeri için (S), toplu tüketim yeri için (T) ile başlamak suretiyle ayrı kayıt numarası verilecektir. Örneğin Adana’da bir satış yeri için kayıt numarası S-01-00001 (il kodu-ilçe kodu), toplu tüketim yeri için kayıt numarası T-01-00001 (il kodu-ilçe kodu) şeklinde olacaktır. Burada S: satış yerini, T: toplu tüketim yerini, 01,….,81: İl plaka kodunu göstermekte olup, her bir satış yeri veya toplu tüketim yeri için 00001’den itibaren kayıt numarası verilecektir. Adana ilçelerindeki bir satış yeri için kayıt numarası S-01-ilçe kodu-00001, toplu tüketim yeri için kayıt numarası T-01-İlçe Kodu-00001 şeklinde olacaktır.
İşyerinin herhangi bir nedenle kapanması durumunda İl/İlçe Müdürlüğünce düzenlenen kayıt numarası iptal edilir. İşyerinin devredilmesi, isim değişikliği veya adres değişikliği vb. durumlarda belge yenilenir.
21. Gıda kontrolörü/ gıda denetçisi ile gıda kontrolör yardımcısı/yardımcı denetim elemanı kontrol ve denetimini yapacağı;
a) Üretim yerinde; işyerinin çalışma izni ve gıda sicilini, ürünlerin/bileşenlerin üretim iznini, ithal edilmiş ürün için ithal iznini, sorumlu yönetici belgesini ve çalışanların sağlık kontrol kartlarını, işyerinin asgari teknik/hijyenik şartları kontrol eder.
b) Satış ve toplu tüketim yerinde; çalışma ruhsatında belirtilen faaliyet konusunun devam edip etmediğini, Bakanlıktan kayıt numarası alıp almadığını, çalışanların sağlık kontrol kartlarını, ürünlerin/bileşenlerin üretim izinlerini, ithal edilmiş ürün için ithal iznini ve asgari teknik/hijyenik şartları kontrol eder.
22. Gıda kontrolörü/ gıda denetçisi tarafından gıda üretim, depolama, nakil, dağıtım, satış ve tüketim zincirinin tüm aşamalarında ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin üretim ve/veya satışında Türk gıda mevzuatı hükümlerine uyulup uyulmadığı kontrol eder ve denetimini yapar. İşyerinde tutulan üretim kontrolü ve denetimi ve/veya laboratuvar kayıtlarını inceler, gerektiğinde İl Müdürlüğünde bulunan dosyasında saklamak üzere bunların birer fotokopisini alır ve bunu denetim defterine işler.
23. Gıda kontrolörü/ gıda denetçisi, işyerinin sorumlu yöneticisi ve/veya çalışanlarıyla görüşerek, işyerindeki ölçüm araçlarınca kaydedilen değerleri kontrol ederek ve/veya bu değerleri kendi araçlarıyla doğrulayarak kontrol ve denetimi destekler.
24. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzeme satış yerlerinin kontrol ve denetimlerinde, Türk gıda mevzuatı şartlarını karşılamak üzere gıda işletmecisi tarafından uygulanan HACCP gibi kontrol programları ve/veya gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin kalite kontrolüne yönelik sonuçları dikkate alır ve tetkikini yapar.
25. Gıda kontrolörü/ gıda denetçisi kontrol ve denetim sonuçlarına dair Talimat ekinde yer alan ilgili kontrol ve denetim formunu düzenler (Ek-8; Ek-9; Ek-10). Kontrol ve Denetim Tutanağını doldurur (Ek-11), ilgili yerler imzalandıktan sonra, ikişer nüsha halinde düzenlenen Kontrol ve Denetim Tutanağı ile Kontrol ve Denetim Formunun birer nüshasını işyerinde bırakır, diğer nüshasını dosyasında muhafaza eder. Kontrol ve denetim sonuçlarını işyeri kontrol ve denetim defterine işler.
26. İşyerlerinin uymakla yükümlü olduğu asgari ve teknik şartları sorgulayan ve talimatın Ek-8 ve Ek-9’unda yer alan Gıda ve Gıda ile Temasta Bulunan Madde ve Malzemeleri Üreten, Satan ve Toplu Tüketim Yerlerine ait Kontrol ve Denetim Formlarının değerlendirilmesi sonucunda uygun bulunan işyerleri için Talimatın Ek-10’unda yer alan HACCP Sistem Tetkikine Ait Resmi Formu düzenlenir. Mevzuat ile belirlenen asgari teknik ve hijyenik koşulları taşımayan işyerleri için HACCP Sistem Tetkikine Ait Resmi Form düzenlenmez. Dolayısıyla HACCP sistem tetkiki amacıyla kontrol ve denetimi yapılan işyeri için; Ek-8 veya Ek-9’un yanında Ek-10 formu düzenlenir.
27. Gıda üretim, satış ve toplu tüketim yerlerinin kontrol ve denetimleri;
A- Denetimlerde her işyeri için Bakanlıkça hazırlanan bir kontrol formu doldurulur. Kontrol formunda, denetimle ilgili olarak her maddenin karşısında konunun önem derecesine göre 1, 2, 4 ve 5 puan olmak üzere ağırlık puanlar (AP) 100 puan üzerinden tespit edilmiştir. Denetlenen husus, kontrol formundaki koşullara uyarsa verilen puan (VP) hanesine ağırlık puanı (-) olarak işaretlenir.
Ağırlık puanı 5 olan bir husus, eksik veya yetersiz ise (-5) ağırlık puanı 4 olan bir husus, eksik veya yetersiz ise (-4); ağırlık puanı 2 olan bir husus, eksik veya yetersiz ise (-2); ağırlık puanı 1 olan bir husus, eksik veya yetersiz ise (-1) olarak puanlandırılır. Ağırlık puanlar sabittir, daha az daha çok olarak işaretlenmez
B- Gıda üretim, satan ve toplu tüketim yerlerinin kontrol ve denetimine ilişkin olarak hazırlanan ve talimat ekinde (Ek-8; Ek-9) yer alan kontrol ve denetim formlarının düzenlenmesinde dikkat edilecek hususlar,
• Gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri üreten işyerleri için denetim Formları Ek-8 de belirtildiği gibi değerlendirilir. Denetim formunda ağırlık puanı (5) olarak tespit edilenler, sağlık için tehlike oluşturan unsurlardır. Bunlar için verilen puan (-5) olarak tespit edildi ise eksiklikler giderilene kadar üretim yerinin faaliyeti durdurulur.
• Denetim formunda (4) ağırlık puanına sahip olan hususlarda (-4) olarak işaretlenmiş hususlar varsa durumun düzeltilmesi için gıda üretim yerine 5 gün süre tanınır. Bu süre sonunda eksikliklerini gidermeyenlerin faaliyeti, bu durum düzeltinceye kadar durdurulur ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
• Denetim formunda (2) ve (1) ağırlık puanı verilen hususlar için, verilen puan toplamı;
 (-15) puandan az ise: belirlenen eksikliklerin tamamlanması için 15 gün süre tanınır. Bu süre içinde eksikliklerini tamamlamayanların faaliyeti durdurulur ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
 (-30) puana kadar ise: Eksikliklerini tamamlaması için 10 gün süre tanınır. Verilen süre sonunda eksikliklerini tamamlamayanların faaliyeti durdurulur ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
 (-30) puandan fazla ise: Eksikliklerini tamamlaması için 7 gün süre tanınır. Verilen süre içinde eksikliklerini tamamlamayanların faaliyeti durdurulur ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
C- Gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemeleri satan ve toplu tüketime sunan işyerleri için denetim Formları Ek-9 da belirtildiği gibi değerlendirilir.
• Denetim formunda (5) ağırlık puanına sahip olan hususlardan herhangi biri (-5) olarak işaretlenirse, 5 gün içerisinde durumun düzeltilmesi,
• Ağırlık puanı (4) tespit edilen hususlardan herhangi biri (-4) olarak işaretlenirse, 7 gün içinde durumun düzeltilmesi,
• Denetim formunda (2) ve (1) ağırlık puanı verilen hususlar için, verilen puan toplamı;
 (-15) puandan az ise, 15 gün içinde durumun düzeltilmesi,
 (-15) puandan fazla ise, 10 gün içinde durumun düzeltilmesi gerekmektedir.
Verilen süre içinde eksikliklerini tamamlamayanların faaliyeti durdurulur ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
28. Halk sağlığının korunması gerekliliği saklı kalmak kaydıyla, kontrol ve denetim işlemlerinde elde edinilen bilgiler konusunda gizlilik kurallarına uyulmalıdır.
29. İl Müdürleri, Kontrol Şube Müdürleri ve İlçe Müdürleri gerektiğinde kontrol ve denetimlere katılabilirler.
30. Denetim ekibi, kontrol ve denetim sırasında herhangi bir engelleme ile karşılaştığında durumu bir tutanak ile tespit eder (Ek-12) ve Kanunun ilgili maddesi uyarınca işlem yapılmasını sağlar. Aynı gün içinde tutanağı bir yazı ekinde o yerin en büyük mülki amirine iletir ve o yerin en büyük mülki amiri tarafından görevlendirilen polis, jandarma, en az birinin katılımı ile ayrıca gerekli olması durumunda muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden de katılım sağlanarak kontrol ve denetim tekrarlanır. Tutulacak tutanağın polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden birisine imzalatılması halinde tutanak usulüne uygun olacaktır.
Ayrıca bu gibi durumlarda Türk Ceza Kanununun ilgili maddesi gereği gerekçeli resmi bir yazı ile denetimi engelleyen işyeri hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur.
31. Gıda kontrolü/gıda denetçisi tarafından kontrol ve denetim sırasında muayene ve analiz amacıyla, gerektiğinde ve sağlık riski olduğu durumlarda Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğine uygun olarak, yeterli miktarda numune/numuneleri alır. İhracat amaçlı üretilen ürünler dışında, üretim izni olmayan ürünlerden numune alınmaz. Özel mevzuatı olmayan veya özel mevzuatında alınacak numune miktarının belirtilmediği durumlarda, üründen alınacak numune miktarı, laboratuvar analiz numunesi ve şahit numune için en azından paralel analizlere yeterli olacak miktarda olmalıdır. Yeterli numune miktarı için ilgili laboratuvar müdürlüklerinden resmi görüş alınacaktır.
Gıda satış ve toplu tüketim yerlerinde alınacak numuneler için dikkat edilecek hususlar ve numune miktarları Ek-31’de verilmektedir.
32. Alınan numuneler için “Numune Alma Tutanağı” (Ek-13) ile “Numune Alma Etiketi” (Ek-14) doldurularak, numuneye iliştirir. Numuneler kurşun veya mum-mühür ile mühürlenir. Özel mevzuatı olan gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeler hariç olmak üzere, üretim yerlerinin kontrol ve denetim sırasında üç takım halinde alınan numunelerden bir takım şahit numune olarak, numuneyi alan İl Müdürlüğünde numunenin yapısını bozmayacak şekilde tekniğine uygun muhafaza edilir, bir takım numune ise muayene ve analiz yapılmak üzere usulüne uygun olarak en kısa zamanda Bakanlık tarafından yetkilendirilen kamu veya özel laboratuvara resmi prosedür ile gönderilir, bir takım numune ise işyerinde bırakılır.
Gıda satış ve toplu tüketim yerlerinden ise iki takım numune alınır. Bir takım numune muayene ve analiz yapılmak üzere usulüne uygun olarak en kısa zamanda Bakanlık tarafından yetkilendirilen kamu veya özel laboratuvara resmi prosedür ile gönderilir, bir takım şahit numune olarak uygun şartlarda işyeri sahibi/sorumlusuna teslim edilir. Şahit numunenin muhafazası işyeri sahibince/sorumlusunca sağlanır.
33. Denetim ekibi, alınan numunelerde gerekli gördüğü analizleri isteyebilir. Buna ilave olarak işyeri tarafından talep edilen isteğe bağlı analizlerin ücretini isteyen kişi karşılar.
34. Güvenliğinden kuşku duyulan ve analiz edilmek üzere numune alınan gıda maddeleri analiz sonucuna kadar mühür altında tutulur ve yedd-i emine teslim edilir. Analiz sonucunda mevzuata aykırı olduğu belirlenen numunenin sahibi/üreticisi/ithalatçısı hakkında yasal işlem yapılır.
35. Alınan numuneler için herhangi bir bedel ödenmez.
36. İl Müdürlüklerinin numuneyi analiz ettirmek için gönderecekleri ilgili Laboratuvar Müdürlükleri ekte verilmiştir (Ek-15a, 15b). Laboratuvara gönderilen yazıda hangi analizlerin istendiği açıkça belirtilecektir (Ek-16). İstisna durumlarda (analizin yapılamadığı vb.) Bakanlık Talimatı ile belirlenecek olan diğer bir laboratuvara numuneler analiz yaptırılmak üzere gönderilecektir.
37. Tehlike taşıyan ürünlerden mutlaka numune alınacak (Ör: mikrobiyolojik, toksikolojik, anabolizanlar, ağır metaller, pestisitler, katkı maddeleri, bulaşanlar….vb.), laboratuvara gönderilirken miktar tayininin yapılması talep edilecektir.
38. Ambalajı yırtılmış, bombaj yapmış, etiketsiz, son kullanma tarihi bulunmayan, son kullanma tarihi geçmiş, gözle görülür hatası bulunan ve/veya etiketi üzerinde ithalat veya üretim izni tarih ve sayısı bulunmayan gıda maddeleri satışa sunulamaz. Gıda Satış ve Toplu Tüketim Yerleri Hakkındaki Yönetmeliğin 36 ıncı maddesinin (c) bendindeki hususların olması durumunda, gıda maddeleri yedd-i emine alınır, analizi yaptırılır ve analiz sonucuna göre yetkililerin gözetiminde satış yeri sahibi/ sorumlusuna imha veya üretim yeri sahibi/sorumlusuna iade ettirilir. İade faturasının il/ilçe teşkilatına ibrazı mecburi olup; iade ürünlerle ilgili olarak üretici firmanın yaptığı işlem hakkında il/ilçe teşkilatını bilgilendirmesi zorunludur.
39. Yemek fabrikalarında üretilen ve toplu tüketim yerlerinde tüketime sunulan hazır yemek partisinin her çeşidinden alınan örnekler 24 saat uygun koşullarda saklanmalıdır.
40. Okul, kreş, kamu-özel kurum ve kuruluşları ile fabrika, hastane ve benzeri yerlerde mahallinde üretilerek toplu tüketime sunulan yemek partisinin her çeşidinden işyeri sahibi/sorumlu yöneticisi tarafından alınacak birer örnek 48 saat uygun koşullarda saklanır.
41. Pazar yerleri, cadde ve sokaklarda; et ve et ürünleri, ekmek ve ekmek çeşitleri, unlu mamuller, süt ve süt ürünleri, kuru yemiş, lokum, bisküvi, tatlı ve benzeri gıda maddelerinin açıkta satışı yasaktır.
42. Günlük kontrol ve denetimler tamamlandıktan sonra Kontrol ve Denetim Ekibi, denetledikleri işyerlerine ait kayıtları hem bilgisayar ortamına hem de İl ve İlçe Müdürlüğündeki Kontrol ve Denetim Kayıt Defterine (Ek-17) işleyecektir.
43. Gıda zehirlenmesi gibi acil sağlık riski taşıyan durumlarda Sağlık Bakanlığının İl/ilçe teşkilatı ile temasa geçilir. İlgili yerin denetimi ve numune alma işlemi Sağlık Bakanlığı ile müştereken yapılır. Alınan numuneler, toksikolojik muayene ve analiz için Sağlık Bakanlığının ilgili laboratuvarına, toksikolojik muayene ve analiz dışındaki diğer tüm muayene ve analizler için (Türk Gıda Kodeksi Tebliğlerinde limitkleri belirlenmiş mikrobiyolojik, bakteriyolojik, kimyasal vb.) ise Bakanlığımızca yetkilendirilmiş laboratuvarlara gönderilir. Gıda zehirlenmesine neden olan yemeklerde kullanılan ürünlerin geriye dönük denetimleri yapılır.
5179 sayılı Kanun uyarınca ilgili işyeri hakkında yasal işlem uygulanabilmesi için denetim ve numune alma işleminin mutlaka Bakanlığımız denetim elemanlarınca yapılmış olması gerekmektedir. Diğer kurum ve kuruluşlardan gelen denetim sonuçları ihbar olarak kabul edilerek, ilgili işyerinin Bakanlığımızca yeniden denetlenmesi gerekmektedir.
44. Numunenin laboratuvarda yapılan muayene ve analizi sonucunda 3 nüsha muayene ve analiz raporu düzenlenir. Muayene ve analiz raporlarının 1 nüshası laboratuvarda dosyalanır, diğer 2 nüshası değerlendirme yapılmak üzere ilgili İl Müdürlüğüne gönderilir. Resmi işlem açısından mevzuatta yeri olan kriterlerin analizi istenir.
45. Gıda kontrolü/gıda denetçisi tarafından numunelere ait “Muayene ve Analiz Raporu” ile “Kontrol ve Denetim Raporu”, mevcut mevzuat dahilinde (Yönetmelikler, Türk Gıda Kodeksi ve varsa Ürün Tebliğine göre, yoksa zorunlu Türk Standardı, yoksa Gıda Maddeleri Tüzüğüne, yoksa üretim izni beyanına göre) özellikle taklit, tağşiş ve sağlığa zararlı hususları da içerecek şekilde değerlendirilir. Değerlendirme sonuçları, olumlu yada olumsuz her durumda işyerine bildirilir. Değerlendirme sonuçlarının uygun olmaması halinde Muayene ve Analiz Raporunun bir nüshası işyeri sahibi ve/veya sorumlu yöneticisine bir yazı ekinde tebliğ zarfı içinde (Ek-18) taahhütlü olarak gönderilecektir. Değerlendirme sonuçları, olumlu ise olumlu çıkan Muayene ve Analiz Raporu da işyerlerine bir yazı ekinde bildirilir.
46. Numuneye ait muayene ve analiz sonuçlarının olumlu olması halinde, sonuç raporunun kendilerine bildirilme tarihinden itibaren raf ömrü ile sınırlı olmak koşulu ile en geç on beş gün içerisinde, işyeri sahibi ve/veya sorumlu yöneticisi tarafından numune hazırlama yöntemi ile özellikleri değişmemiş olması şartıyla şahit numune geri alınabilir veya aldırabilir. Süresi içinde geri alınmayan şahit numune ile ilgili olarak işyeri herhangi bir hak talebinde bulunamaz.
47. Muayene ve Analiz Raporu/Kontrol ve Denetim Raporu/tetkik değerlendirme sonuçlarının olumsuz bulunması halinde, Kanun gereğince işyeri sahibi veya yasal temsilcisi veya sorumlu yönetici hakkında yasal işlem uygulanır.
48. Belirli bir partiyi temsil eden numunelerin ilk muayene ve analiz sonucunun gerek sağlığın korunması ve gerekse taklit ve tağşiş yönünden mevzuata uygun olmaması durumunda, üretilen, satılan ve tüketime sunulan gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelere el konulur, yedd-i emin tutanağı düzenlenerek işyerine teslim edilir. Şahit numunenin olumlu olması durumunda yedd-i emin bozularak ürünler serbest bırakılır.
49. Şikayetler konusunda; şikayet konusu ürün ilde bulunan bir firma tarafından üretilmiş ise firma şikayet konusu ve mevzuat dahilinde belirtilen konuda denetlenerek, kontrol ve denetim sonucuna göre yasal işlem uygulanır. Üreten işyeri başka bir ilde ise dosya/yazının gereği yapılmak üzere, bu işyerinin bulunduğu ilin İl Müdürlüğüne gönderilir.
50. 16 Kasım 1997 tarihli ve 23172 sayılı Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği uyarınca Dökme: Ambalajlı veya ambalajsız gıda maddelerinde gıdanın niteliklerine uygun ve şekli sınırlandırılmamış kaplarda satışa sunulma şeklini ifade etmektedir.
51. İl Müdürlükleri tarafından Bakanlığa görüş sormak için yazılan yazılarda evrakların istenmedikçe aslı gönderilmez.
52. Kontrol ve denetimi yapanlar, numune alanlar, numune tutanağını imzalayanlar ile cezai işlemleri uygulayanlar aynı il için mücbir sebepler dışında aynı kişiler olmalıdır.
53. Alınan numuneler partiyi temsil etmeli, parti ve etiket no, kod numaraları aynı olmalıdır.
54. Yasal işlemin parti bazında yapılmalıdır. Aynı suçtan aynı parti için birden fazla ceza uygulaması yapılmamalıdır.
55. Talimat ekindeki formlar silinmez kalemle okunaklı bir şekilde düzenlenecektir. Formlar, kendiliğinden karbonlu kağıtlar kullanılarak veya araya karbon kağıdı konularak iki nüsha halinde düzenlenir.
56. Bakanlıktan gönderilen Talimata uygun olarak işlem yapılması gerekmektedir.
V. İtiraz hakkı
A. İşyeri yetkilisi ve/veya sorumlu yöneticisi aşağıdaki esaslar dahilinde numuneye ait muayene ve analiz sonucuna itiraz eder. İtirazlar, yazılı olarak İl/İlçe Teşkilatı’na yapılır.
1. İşyeri yetkilisi ve/veya sorumlu yöneticisinin numuneye ait muayene ve analiz sonuçlarına, kendilerine tebliğden itibaren azami 15 gün içerisinde itiraz hakkı mevcuttur.
Raf ömrü 15 günden az olan gıdalar için, işyeri sahibi ve/veya sorumlu yöneticisinin kontrol ve denetim raporunda belirtilen raf ömrü süresi içerisinde, itiraz hakkı bulunmaktadır. İşyeri sahibi ve/veya sorumlu yöneticisinin numune alımı sırasında yazılı başvurusu olması durumunda, birinci analiz numunesi ile eş zamanlı olarak masrafları firma tarafından karşılanmak üzere şahit numune de analiz yaptırmak üzere İl Müdürlüğü kanalıyla Bakanlığın görevlendirdiği yetkili laboratuvara gönderilir.
2. Numuneye ait muayene ve analiz sonuçlarına itiraz edildiğinde, şahit numunenin muayene ve analizi, Bakanlığın yetkilendirdiği laboratuvarda yaptırılır. Şahit numune muayene ve analizinde birinci muayene ve analiz sonuçlarında mevzuata uygun olmayanların analizi yaptırılır. Şahit numuneye ait muayene ve analiz sonuçları kesin olup, verilecek karara esas teşkil eder. İtiraz durumunda, şahit numunenin analiz ücreti işyerince ilgili laboratuvara ödenir.
3. Şahit numunenin Muayene ve Analiz Raporunun değerlendirilmesinin olumsuz olması halinde 5179 sayılı Kanuna göre cezai işlem uygulanır.
4. Satış ve toplu tüketim yerlerinde yapılan denetim ve alınan numunelerin sonuçlarına itiraz hakkı konusunda;
a) İtirazlar en geç yedi gün içinde yapılır ve bir ay içerisinde sonuçlandırılır. Raf ömrü 7 günden az olan gıdalar için denetim sırasında satış ve toplu tüketim yerinin üretim yeri ile temasa geçmesi sağlanır. Bu durumda itiraz hakkı her ikisine de kullandırılır. İşyeri yetkilisi tarafından, itiraz hakkını kullanmak istediğini belirten dilekçe ile birlikte analiz ücretini ödediğine dair belgenin aynı gün içerisinde İl Müdürlüğüne ibraz edilmesi durumunda şahit numune İl Müdürlüğünce yetkili laboratuvara gönderilir. İşyeri sahibi ve/veya sorumlu yöneticisinin numune alımı sırasında yazılı başvurusu olması durumunda, birinci analiz numunesi ile eş zamanlı olarak şahit numune de analiz yaptırmak üzere yetkili laboratuvara gönderilir.
b) Raf ömrü 7 günden fazla olan gıdalar için ilk numunenin sonucu beklenir. Raf ömrü dikkate alınarak muayene ve analiz işlemlerinin hızlandırılması için ilgili laboratuvar ile temasa geçilir. Numune sonucunun olumsuz olması durumunda; olumsuzluk satış ve toplu tüketim yerinden kaynaklanıyorsa, satış veya toplu tüketim yerine, olumsuzluk üretim yerinden kaynaklanıyorsa, üretimin yapıldığı işyerine itiraz hakkı kullandırılır. Şahit numune, numuneyi alan İl Müdürlüğü tarafından muayene ve analiz için Bakanlığın yetkilendirdiği laboratuvara gönderilir. Yapılacak analizlere ait ücretler itiraz eden tarafından ödenir.

B. İl Müdürlüklerince sağlığın korunmasıyla ilgili olarak 5179 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin (ı) bendine istinaden Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve mahkeme kararlarıyla kişilerin beraatine karar verilmesi durumunda, temyiz yoluna gidilebilmesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 286. maddesi ile güvence altına alınmış bir haktır.
VI. Cezai hükümler
Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin kontrol ve denetimlerine dair cezai uygulamalar Kanunun 29 uncu maddesi uyarınca yapılır.
1. İzin ve tescil işlemlerini yaptırmadan üretime geçen ve/veya bu ürünleri mübadele konusu yapan işyerlerinde üretilen ve/veya satılan gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelere el konulur ve yedd-i emin tutanağı (Ek-19) ile gıda işletmecisine teslim edilir. Ayrıca işyeri tarafından aynı ürün piyasada satışa sunulmuş ise Kanunun (n) bendi gereğince işyeri tarafından yedi gün içerisinde piyasadan toplattırılır, toplatılan ürüne el konularak yedd-i emine alınır. İşyeri, o yerin en büyük mülki amirinin onayı ile İl Müdürlüğü tarafından üretimden ve faaliyetten men edilir (Ek-20, Ek-21, Ek-22) ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır. Tekniğine göre muhafaza edilmiş ve üretimde kullanılan her türlü ham, yardımcı madde ve katkı maddelerinin mevzuata uygun olması durumunda gıda işletmecisine iade edilir. Bu işletmelerin, izin ve tescil işlemleri tamamlandıktan sonra o yerin en büyük mülki amirinin onayı ile İl Müdürlüğü tarafından üretim yapmalarına izin verilir (Ek-23, Ek-24). El konulan gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin satışına Türk gıda mevzuatına uygun olması halinde raf ömrü de göz önünde bulundurularak İl Müdürlüğünce müsaade edilir, aksi durumda 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
2. Kontrol ve denetim sonucu Türk gıda mevzuatına uygun olmayan gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelere el konulur ve yedd-i emin tutanağı ile gıda işletmecisine teslim edilir. Ayrıca işyeri tarafından aynı ürünü piyasada satışa sunmuş ise Kanunun (n) bendi gereğince işyeri tarafından yedi gün içerisinde piyasadan toplattırılır, toplatılan ürünlere el konularak yedd-i emine alınarak, tekrar insan tüketimine sunulması engellenir. yedd-i emine alınan ürünlerin raf ömrünü doldurması halinde, İl Müdürlüğünün gözetiminde usulüne uygun olarak işyeri tarafından imha edilir. Bu durum iki nüsha halinde düzenlenen imha tutanağı ile tespit edilir (Ek-25). İmha tutanağının bir nüshası İl Müdürlüğünde, diğer nüshası da işyerinde saklanır. İşyeri tarafından imhası gerçekleştirilmeyen gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin imhası İl Müdürlüğü tarafından usulüne uygun olarak gerçekleştirilir. Ayrıca, 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır. İmha ile ilgili tüm masraflar işyeri tarafından karşılanır.
3. Raf ömrünü doldurmuş gıda maddelerini satan ve toplu tüketime sunan işyerleri hakkında 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır. Raf ömrünü doldurmuş gıda maddeleri, İl Müdürlüğünün gözetiminde usulüne uygun olarak işyeri tarafından imha edilir veya iade edilir. Bu durum iki nüsha halinde düzenlenen imha tutanağı ile tespit edilir (Ek-25). İmha tutanağının bir nüshası İl Müdürlüğünde, diğer nüshası da işyerinde saklanır. İşyeri tarafından imhası gerçekleştirilmeyen gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin imhası İl Müdürlüğü tarafından usulüne uygun olarak gerçekleştirilir. İmha ile ilgili tüm masraflar işyeri tarafından karşılanır.
4. Gıda maddelerinin mevzuata aykırılığı etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar bu gıda maddelerine el konulur ve 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır. Etiket bilgilerinin Türk Gıda Kodeksine uygun hale getirilmesi durumunda, raf ömrü ve ürünlerin mevzuata uygunluğu dikkate alınarak satışına İl Müdürlüğünce izin verilir, aksi durumda 5179 sayılı Kanuna göre işlem yapılır.
5. Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin kontrol ve denetimi sonucunda Kanunun 18 inci maddesinde belirtilen sağlığın korunması ile ilgili hükümler kapsamında yasakları ihlâl eden gerçek kişiler veya tüzel kişiliğin yasal temsilcileri hakkında, İl Müdürlüğü tarafından, O yerin en büyük mülki amirinin onayı ile Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulur. Ürünler, iki nüsha halinde düzenlenen yedd-i emin tutanağı ile işyeri yetkiline teslim edilir. İşyeri hakkında yapılacak işlemler esas olmak üzere Cumhuriyet Savcılığının kararı beklenir.
6. 5179 sayılı Kanunda yer alan idari yaptırım kararlarının uygulanmasında Kabahatler Kanununun genel hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu hususta, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve Kanunun bazı maddelerinin uygulanmasına ilişkin Maliye Bakanlığının 437 Seri No’lu Tahsilat Genel Tebliği hükümleri uygulanır.
31.03.2005 tarih ve 25772 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağına dair 3 üncü madde hükmü Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edildiği hususu, 22.07.2006 tarih ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve bu iptal kararı nedeniyle meydana gelen hukuksal boşluğun kamu yararını olumsuz yönde etkilememesi için, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesinin uygun bulunduğu bildirilmiştir. Karardan da anlaşılacağı üzere 5326 sayılı Kabahatler Kanununun uygulanmasına 22.01.2007 tarihine kadar devame edilecektir.
5179 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen idari para cezaları, Kabahatler Kanununun 26 ncı maddesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde ilgilisine yapılacak olup, cezanın ilgilisine tebliğ tarihten itibaren Maliye Bakanlığının 437 no’lu Tahsilat Genel Tebliğinde belirtilen 1 (bir) aylık süre içerisinde cezanın ödenmesi ve Kanunun 30 uncu maddesi gereği, 5179 sayılı Kanunda yazılı olan idari para cezalarının, o yerin en büyük mülki amiri tarafından verilmesi gerekmektedir. Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilecektir. Bu cezalara karşı, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz.
İdari para cezalarının kesinleşmeden önce ödenmesi durumunda; ceza ile ilgili ödemenin genel bütçeye dahil daireler tarafından verilmişse merkez saymanlıkları, mal müdürlükleri ve Defterdarlık muhasebe müdürlüklerine yapılması, kesinleştikten sonra ise Maliye Bakanlığı 437 no'lu tahsilat genel tebliğinde belirtildiği üzere, ilgili vergi dairelerine veya bu vergi dairelerinin hesaplarının bulunduğu bankalara ceza miktarının yatırılması gerekmektedir.
İdari para cezalarının taksitli ödenip ödenmemesi konusuna, Kanunda belirtilen taksit zamanına ve miktarına Valilikler (İl/İlçe Müdürlükleri) tarafından karar verilecektir. Ancak, taksitlerin eksik ödenmesi veya zamanında ödenmemesi halinde idari para cezasının kalan kısmı muaccel hale geleceğinden, kalan taksitlerin tamamının takip ve tahsili görevli vergi dairesince, 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü hakkında kanun hükümleri çerçevesinde tahsili yoluna gidilecektir.
Süresinde ödenmeyen idari para cezalarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerini uygulanacaktır. 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere vergi dairesine gönderilen idari para cezalarına karşılık idarelerce tahsilat yapılmayacak, tahsilat yapılmış ise önceden gönderilen idari yaptırım kararı ile ilgisi sağlanmak suretiyle tahsil edilen tutarlar ilgili vergi dairesine bildirilecektir.
İdari para cezasının uygulanması hususunda;
a) Denetim ekibi, işyerinin mevzuata uymadığını denetimle tespit ettiği taktirde idari para cezası kararı formunu (EK-26) düzenleyip Valilik Makamının onayına sunacaktır.
b) Para Cezası Kararı denetimi yapan gıda kontrolörü /gıda denetçisi tarafından imzalanacak ve o yerin en büyük mülki amiri tarafından onaylanacaktır.
c) Para Cezası Kararı, işyerine bir yazı ekinde (EK-27), Tebliğ Zarfı içinde taahhütlü olarak gönderilecektir.
d) İdari Para Cezası, tebliğ tarihinden itibaren 1 (bir) ay içinde illerde Muhasebe Müdürlükleri ilçelerde ise Mal Müdürlüklerine ödenmelidir.
e) Peşin ödeme yapılmak istenmesi halinde, idari para cezası tutarında ¼ oranında indirim uygulanacaktır. Peşin ödemelerin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Muhasebe Müdürlüğü/Mal Müdürlüğüne yapılması ve peşin yatırılan ödenti makbuzunun fotokopisinin mutlaka İl/İlçe Müdürlüğüne ibraz edilmesi gerekmektedir. Bu süreden sonra yapılan ödemelerde peşin ödeme indirimi uygulanmayacaktır.
f) İdari Para Cezası verilen kişi/kurumun ekonomik olarak ödeme güçlüğü içinde bulunması halinde taksitlendirme yapılabilir. Taksitlendirme talebi başvurusu, idari para cezası kararının tebliğini müteakip 1 (bir) aylık süre içerisinde Valiliklere (İl/İlçe Müdürlükleri) yapılır. Taksitlendirme kararı verildiği takdirde idari para cezasının ilk taksitinin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde, idari para cezasının ¼’ü tutarında peşin olarak Muhasebe Müdürlüğü/Mal Müdürlüğüne ödenmesi ve ödenti makbuzunun İl/İlçe Müdürlüğüne en kısa sürede ibraz edilmesi gerekmektedir. Taksitlendirme bir yıl içerisinde 4 eşit taksit şeklinde yapılabildiğinden, kalan 3 taksitin idari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren 1 (bir) takvim yılı içerisine idarece belirlenecek sürelerde ödemesi yapılmalıdır. Taksitlerin Muhasebe Müdürlüğü/Mal Müdürlüğüne yatırılması ve makbuz fotokopilerinin İl/İlçe Müdürlüğü’ne ibraz edilmesi gerekmektedir. Taksitlerin zamanında ve tam olarak ödenmemesi halinde cezanın kalan miktarının tamamı tahsil edilmek üzere ilgili vergi dairesine bildirilir.
g) İdari Para Cezası kararının ilgilisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde Sulh Ceza Mahkemesinde başvuru yoluna gidebilir. Kararın ilgilisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulmadığı takdirde bu sürenin bitiminde idari yaptırım kararları kesinleşir. Mücbir bir sebebin varlığı dolayısıyla bu sürenin geçirilmiş olması halinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilir. Bu başvuru kararın kesinleşmesini engellemez ancak mahkeme yerine getirmeyi durdurabilir. Mahkemenin başvuruyu usulden kabulü halinde, dilekçenin bir örneği İl Müdürlüğüne mahkeme tarafından iletilecektir. İl Müdürlüğü, başvuru dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde Mahkemeye cevap verir. Başvuru konusu idari yaptırıma ilişkin işlem dosyasının tamamının bir örneği, cevap dilekçesi ile birlikte mahkemeye verilir. Mahkeme, işlem dosyasının aslını da ilgili kamu kurum ve kuruluşundan isteyebilir. İdari yaptırım kararının kesinleşmesi üzerine ödemeler, ilgili vergi dairesinin hesabının bulunduğu bankalara veya vergi dairelerine yapılacaktır.
h) Kesinleşen para cezalarının ödemeleri Vergi Dairelerine yapılır. Ödeme veya kesinleşme süresinde ödenmeyen idari para cezası kararları kesinleşeceğinden durum bir yazı ile (Ceza Kararı, Denetim Raporu, Tebliğ alındısı, Tebligat yazısının fotokopilerinin onaylı birer sureti) tahsil için borçlunun ikametgahının, tüzel kişilerin kanuni veya iş merkezlerinin bulunduğu yerdeki vergi dairesine, birden fazla vergi dairesi bulunması halinde süreksiz vergileri tahsil ile görevli vergi dairelerine gönderilir (EK-28). İlgili Vergi Dairesine tahsili için bir yazı ile gönderilen Ceza Kararı, Denetim Raporu, Tebliğ alındısı, Tebligat yazısının fotokopilerinin onaylı birer sureti İl Müdürlüğünde ilgilinin dosyasında tutulur. Talep edildiği takdirde başvuru yoluna gidilen Sulh Ceza Mahkemesine onaylı birer örnekleri gönderilir.

10. İdari para cezaları Bakanlıkça, adli para cezaları ise mahkemelerce verilir (Ek-29).

11. 5179 sayılı Kanunun cezai hükümlerine göre yıllık uygulanacak olan para cezalarının miktarları Maliye Bakanlığı tarafından yıl sonunda açıklanacak olan “Yeniden Değerleme Oranı” ile çarpılarak hesaplanır.

Pazar, Ekim 29, 2006

EMANETIMIZ 83 YASINDA !..




Blog images


Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir...MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
Saygilarimizla.

Salı, Ekim 24, 2006

SUCLU !...

Sevgili Dostlar Bir ay boyunca hep beraber olduk.Yazdik okuduk bazende yorumlar yaptik.Ramazan Ayini Yasam dilimimiz icinde ugurladik.Ve ilk olarak müsterek bir blogumuz oldu.Ve bu konuda da muvaffak oldugumuza inaniyorum.Bu beraberlik icin tekrar tesekkür ederim.
Blogumuz adres olarak aynen kalacak.Fakat basligi degisecektir.1 Kasimdan itibaren yeni bir konuyu ele almak istiyorum.Tabii yazarlarimiz gene sizler olacaksiniz.
Yazimin basinda belirttigim gibi .Devamli olarak topu attigimiz "SUCLU" yu yazmaya calisacagiz.Bu konuyu biraz acmak istiyorum kim bu SUCLU .Sosyal yasamizda karsimiza cikan
her türlü zorluklarda,kötülüklerde,olumsuzluklar da üzerine attigimiz.SUCLU dan bahs ediyorum.Devamli olarak onu sucluyor ondan sikayet ediyoruz.O zaman Kasim ayinda sucluyu masaya yatiralim.Hakikaten her engelde her problemizde o sekilde adlandirmakta haklimiyiz.Eksiklikler nedir.Bununla nasil mücadele ediyoruz.Önümüzdeki setler nelerdir.Bu konuda yazmak istiyen Blog kardeslerimiz.Erdil1@msn.com adresine email atarak nasil yazi yazabilecekleri hakkinda bilgi alabilirler.Konumuz EGITIM
Saygilarla.
Dip not: 11 AYIN SULTANI'nindaki kimlik ve sifre aynen gecerlidir.
Bu konuda yeni blog kardeslerimizin email adresine müracaat ettikleri taktirde bilgi verilecektir.Bilhassa egitimci kardeslerimizin yardimci olmalari konuya daha da bir baska renk katacaktir.Yazilan yazilarda ki yorumlariniz.Bu karmasaligin cözümü icerikligi tasimasi yazilari daha da bir zenginlestirecegine inanmaktayim.

Pazartesi, Ekim 23, 2006

BAYRAMINZ KUTLU OLSUN...



Bayram

...

Gelin de bayramı Fatih'te seyredin, zira
Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa,
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan
Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,
Asırlar ölçüsü boy boy asali nesle kadar,
Büyük küçük bütün efrad-i belde, hepsi de var!
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,
İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,
Biraz gidin; Kocaman bir çadır... önünde bütün,
Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için
Nöbetle bekleşiyorlar; acep içinde ne var?
"Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar!"
Geçin: sırayla çadırlar, önünde her birinin.
Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasın girsin."
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir ilan,
"Alın gözüm buna derler..." sedası her yandan.
Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:
Gelen yapışmada bir, mutlaka o saplı tele,
Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi
İnince binmede artık onun da hemşerisi:
"Hak okka çünki bu kantar... Frenk icadı gıram
Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam."
"Muhallebim ne de kaymak!
"Şifalıdır macun!"
"Simit mi istedin ağa!" "Yokmuş onluğun, dursun."
O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller
Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller
Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,
Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;
Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan
Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...
Ferag-ı bal ile birden geviş getirmedeler,
Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran.
Davullu zurnalı "dans" eyliyen, coşup bağıran,
Bu kainat-i sürurun içinde gezdikçe,
Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,
Güzelce süslenerek dest-i naz-ı maderle,
Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle
Gelirdi safha-i mevvac-i iyde başka hayat...
Bütün sürur u setaretti gördüğüm harekat,
Onar parayla biraz sallandırdılar... derken,
Dururdu "Yandı!" sadasıyle türküler birden,
- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,
- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.

"Deniz dalgasız olmaz
Gönül sevdasız olmaz
Yari güzel olanın
Başı belasız olmaz!
Haydindi mini mini maşallah
Kavuşuruz inşallah..."

Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı,
Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.
Gelen geçen "Bu niçin ağlıyor?" deyip soruyor.
- Yetim ayol... Bana evlat belasıdır bu acı
Çocuk değil mi, 'salıncak' diyor...
- Salıncakçı!
Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevabına say...
Yetim sevindirenin ömrü çok olur...
- Hay hay!
Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine
Katıldı ağlamıyan kızların setaretine.


Mehmet Akif Ersoy

Pazar, Ekim 22, 2006

SAYGILARIMIZLA....


www.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.ws


www.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.wswww.Bigoo.ws


BAVER

OYA KAYACAN

AYDA

ZEYNEP

NICOMEDIAN

H.A.E.

BÜTÜN BIR RAMAZAN BOYUNCA BIZLERLE OLDUGUNUZ ICIN TESEKKÜR EDERIZ.

Cumartesi, Ekim 21, 2006

Ramazan Güzeldir



Dindar olmasan da güzeldir Ramazan.
Iskalanmaması, tadına varılması gereken
Çok özel bir dönemdir Ramazan;
Sıcak pide kuyruğundaki sabırsız bekleyiştir.
Posta kutunda davulcuların fotoğraflı ilan savaşlarıdır,
Elinde tokmak, kapına dayanmış .
Eski günlerdir; anneannendir, dedendir,
Oradan oraya koşturan annendir.
Gün doğumuna yakın; uykulu gözlerle içtiğin çay,
Televizyondaki türk filmi,
Radyodaki türküler ve oyun havalarıdır.
Gün batımına yakın; mutfaktan gelen mis gibi kokular,
Tertemiz masanın üzerindeki zeytin tabağı,
Beklediğin ezandır.
Alış veriş sonrası verilmiş imsakiye, abur cubura uzun aradır.
Minarelerdeki renkli mahyalar,
Akşam sokakta atılan volta,
Ciğerin en derinine çekilmiş nefestir.
Bazen yetişilememiş bir iftar,
Uyanılamamış bir sahur,
Erken kopartılmış bir lokma ekmektir.
Bir ortaklık duygusudur Ramazan.
Yalnız, yapayalnız olmadığının duygusudur.
Hep birlikteliktir.
Acıya, sıkıntıya beraber katlanma,
Ödülünü de beraber paylaşmadır.
Arkasından heyecanla beklenilen bayram,
Öpülen eller, açılmış kollar,
İyi niyetli sımsıkı kucaklaşmalardır.
“İyi dilekler”dir Ramazan.
Dindar olmasan da,
Tek dua bilmesen de,
Çok güzeldir Ramazan.
Tadına varın...
Ayda

Cuma, Ekim 20, 2006

DİNİNE GÖNÜLDEN BAĞLI BİR LİDER


"Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum."

-Mustafa Kemal Atatürk-


Atatürk, İslam ahlakını ve dinimizin vecibelerini daha aile ocağındayken öğrenmiş, tahsil yaşamı boyunca da bu bilgilerini pekiştirerek geliştirmiştir. "Ilımlı-modern-dindar" yapının, en güzel örneği ve en başarılı uygulayıcısı, laik Cumhuriyetimiz'in kurucusu Büyük Önder Atatürk'tür. Ulu Önder, her zaman gericilikle mücadele ederken İslam'ı yüceltmiş; dolayısıyla bu ikisi arasındaki ayrımı en doğru biçimde yapmıştır. Tekke, türbe ve zaviyeler onun döneminde kapanmış, ama ilk Türkçe Kuran meali de yine onun döneminde yayınlanmıştır. Türk insanının ihtiyaçlarını ve özelliklerini çok iyi bilen, gericiliğe, yobazlığa her zaman karşı olan Atatürk, Türk Milleti'ni dinin özüne yöneltmeyi amaçlamış ve bugün milletçe ulaşmayı hedeflediğimiz yapıyı her yönüyle tecelli ettirmiştir.

Şüphesiz ki din, Büyük Önder'in de dikkat çektiği gibi demokrasinin ve milli bütünlüğümüzün vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. Bir milletin fertlerini birarada tutan en güçlü bağ olan din, aile, ahlak ve devlet müesseselerinin de devamını sağlayan en önemli unsurdur.

Dinin var olmadığı veya dini değerlerin ortadan kalktığı bir toplumda, bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak aile, ahlak ve devlet kavramları da geçerliliğini yitirecek ve kısa süre içinde ortadan kalkacaktır. Böyle bir gelişme ayrıca, tarihi ve kültürü ne kadar eskiye dayanırsa dayansın bir milleti birbirine bağlayan milli ve manevi tüm bağların parçalanmasını, anarşinin hortlamasını ve toplumun bölünmesini kaçınılmaz hale getirecektir.

İşte bütün bu nedenlerden ötürü, toplum dokusunun vazgeçilmez parçası niteliği taşıyan din müessesesinin devamını sağlayamayan bir ulusun sosyolojik ve bilimsel açıdan ayakta durması mümkün değildir. Gerek kişi, gerekse toplum açısından dinin lüzumlu bir müessese olduğunu belirten, siyasi alanda yaptığı sayısız reformla bu sağlıklı bakış açısını geniş kitlelere yaymayı hedefleyen Büyük Önder Atatürk, Türk Milleti'nin dindar olmasını ve dini değerlerini muhafaza etmesini "Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur"; "Din vardır ve lazımdır." (Yakınlarından Hatıralar, Asaf İlbay, s. 102) sözleriyle teşvik etmiştir. Milletini, batıl inanışlardan arındırıp, gerçek dine yöneltmeyi amaçlamıştır. Bunun için de Kuran'ın kolay bir şekilde okunup anlaşılmasını sağlamak amacıyla Türkçeye çevrilmesi emrini vermiştir:

"Sonra Kuran'ın tercüme ettirilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye tercüme ediliyor. Hz. Muhammed'in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim." (Atatürk'ün Temel Görüşleri, Fethi Naci, s.55)

Kuran'ın Türkçeye çevirilmesi emrini verirken, Atatürk'ün isteği Müslüman milletinin imanının güçlenmesidir. Bunu ifade ettiği sözleri şöyledir:

"Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 225)

Büyük Önder, gerçek dinin temelini ve Müslümanların konuyu hangi kıstaslara göre değerlendirmeleri gerektiğini 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir'deki Paşa Camii'nde verdiği hutbede kendisini dinleyenlere şöyle ifade etmiştir:

"Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)

Atatürk, İslam dininin tamamen ilme ve mantığa uygun bir din olduğunu bir başka sözünde de şöyle ifade etmiştir:

"Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. ... İslam'ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz" (Atatürk"ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)

Büyük Önder Atatürk, Türk Milleti'nin dindar olmasını ve dini değerlerini muhafaza etmesini de, sıklıkla vurgulamıştır. Ayrıca, Atatürk'ün Osmanlı Devleti'nin çöküşünü dine bağlayan, Türk düşmanlarına yanıtı ise kesin bir şekilde olmuştur:

"Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklamamızı ve çöküşümüzü buna bağlıyorlar; bu bir hatadır. Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların, erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, Müslüman erkekle, Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak zorundadır. İslam ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kuralla bağlanmış zannettiğimiz şey yoktur. Türk sosyal yaşantısında kadınlar bilimsel yönden eğitim ve öğretim görmekte ve diğer konularda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s.86)



Dini meseleler hakkındaki görüşlerini öğrenmek isteyen Fransız gazeteci Maurice Perno'ya Atatürk yine kesin bir şekilde şu cevapları vermiştir:

M. Perno:Şu halde yeni Türkiye'nin siyasetinde dine aykırı hiçbir temayül ve mahiyet olmayacak demek?

Atatürk: "Siyasetimiz dine aykırı olmak şöyle dursun, din bakımından eksik bile hissediyoruz."

M. Perno: Zat-ı asilaneleri, düşündüklerini bendenize daha iyi izah buyururlar mı?

Atatürk: "Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif, terakkiye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye istiklalini veren bu Asya milleti içinde daha karışık, sun'i, batıl inanışlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Eğer ışığa yaklaşamazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmişler demektir. Onları kurtaracağız." (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.32)

Atatürk her yönüyle olduğu gibi dindarlığıyla da milletine en güzel örnek olmuştur. Ulu Önder, dindar kişiliğinin bir göstergesi olarak din adamlarına karşı her zaman samimi bir şekilde hürmetkar olmuş ve saygı duymuştur.

Cumhuriyet'in ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, Atatürk'ün kendisine duyduğu saygı ve hürmeti şöyle anlatmıştır:

"Ata'nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, ezilir, büzülür, "Paşam beni mahcup ediyorsunuz" dediğim zaman "Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır." buyururlardı. Atatürk, şahsi çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi." (Atatürk ve Din Eğitimi - Ahmet Gürtaş - Diyanet İşleri Bakanları Yayınları s.12)

Atatürk Kuran okutulmasına da son derece önem vermiştir. Hafız Zeki Çağlarman Atatürk'ün bu yönünü şöyle anlatmıştır:

"Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşuluk yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; "Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme"der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi." (Din Toplum ve Kemal Atatürk, Ercüment Demirer, s.10)

H.A.E Saygilarla

Perşembe, Ekim 19, 2006

Kur'an Kadir Gecesi İndi


Hz. Peygamber'in Hicret'ini esas alan ay takviminde yer alan
"Recep, Şaban, Ramazan" ayları kutlu ve mübarek aylardır.
Bu aylar pek çok faziletlerinden dolayı
Müslümanlar arasında "Üç Aylar" diye bilinir.
Regaip ve Miraç kandilleri Recep ayında,
Berat Kandili Şaban ayında,
Kadir Gecesi ise Ramazan ayındadır.
Mevlit Kandili de Rebiül'evvel ayındadır.
Hz. Peygamber tarafından
Ramazan'ın 20'sinden sonraki gecelerde aranması tavsiye edilen Kadir Gecesi,
öteden beri yirmi yedinci gecesi kabul edilerek kutlanagelmiştir.
"Kadir" kelimesinin anlamını İslam âlimleri 3 şekilde yorumlanmışlar:
1. Hüküm gecesi demektir.
2. "Şeref ve azamet" anlamına gelir.
3. "Tazyik" anlamına gelir.
Kadir Suresi de bu geceye işaret ediyordur
Kadir Suresi'nin Meali:
"Biz onu (Kuran'ı) Kadir Gecesi'nde indirdik.
Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen bilir misin?
Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır.
O gecede, Rabblerinin izniyle melekler ve ruh (Cebrail),
her iş için iner dururlar.
O gece, esenlik doludur.
Ta fecrin doğuşuna kadar."
Görülüyor ki,
Kadir Gecesi bin aydan hayırlı bir gece.
Bu gecede
Namaz kılınmalı, Kuran okunmalı, okuyanlar dinlenmeli,
kulluk duygusu geliştirilmeli.
Peygamberimize salât'ü selam getirilmeli,
O'nun şefaatini ümit etmeli,
ciddi bir nefs muhasebesi ile hatalardan dönmeye azmedilmeli,
hayra yönelme istikametinde iradeler kuvvetlendirilmeli,
tefekkür edilmeli, bol bol dua edilmeli.
Bu gecenin hürmetine,
Rabbimizden bütün Müslümanların bağışlanmalarını dilemeliyiz.
Ayda

Çarşamba, Ekim 18, 2006

:)))


Zeynep..

Salı, Ekim 17, 2006

FARZ mı yoksa SÜNNET mi ?



Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "sünnettir" diye ekmekle iyice sıyırırlarmış. Bu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş. Mollalar Hoca'yı memnun etmek için:
-Aman ne güzel çocuk...Adı ne bunun? diye sormuşlar.
Hoca:
-Adı Farzdır, demiş.
Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:
-Bu ne biçim isim Hoca Efendi? demişler. Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.
Hoca hemen taşı gediğine koymuş:
-Ya, sünnet diyeyim de onu da mı yiyin?

BAVER

Pazartesi, Ekim 16, 2006

Ramazan çığlığı


Bir an garip bir çığlık kopar..
bu çığlık ne zülmün çığlığı ne de isyanın çığlığıdır
bu çığlık güzeliğin ,saflığın ,temizliğin gelişi zamanında atılan
koca bir çığlıktır..
bir anda tüm kötülüklerin,tüm kirliliğin,tüm insanlık dışı faaliyetlerin,
tüm olumsuzlukların azaldığı farkedilir insanlarda
bir tebessüm belirir yüzlerde,sonra anlaşılır nedeni
bereketin ve rahmetin ayı ramazanın gelişidir
bir sevinç,bir huzur olur insanlarda
güneş daha güzel ışık saçar etrafına
yıldızlar daha güzel parlar
yaradanın rahmetinin sonsuzluğunu gösteren bir semboldür insanlara
İyilikler yardımlaşmalar çığ gibi büyür
bu ayda anlaşılır açlığın sefaletin acısı
bu ayda açılır gözlerimiz daha dikkatli
yaradana yapılan kulluğun en güzeli
sorulan sorulara verilen en güzel cevap yine bu aydadır
huzur taşırız bu ayda üzerimizde
Kardeşliğin ,dostluğun,yardımlaşmanın huzurunu
bereketli sofralarda ,rahmetin sonsuzluğunda
insan olmanın amacını öğretir yeniden bize
bir an garip bir çığlık kopar yüreklerimizde
birlikte yaşamanın çığlığı
tüm aylara yayılsın insanlık
tüm aylarda olsun rahmet ve bereket
unutmayıp ortak olalım sevince ve ramazana
Ayda

Pazar, Ekim 15, 2006

EYÜP SULTAN


EyüpSultan Türbesi
Eyüp Sultan Camii'nin yanındadır. Hz. Muhammed'in ordusunda sancaktar olup, İstanbul'un muhasarası sırasında şehit olan Hz. Eyyub E1-Ensari'nin mezarıdır. Mezar fetihten sonra bulunmuş ve üzerindeki türbe 1459 yılında cami ile birlikte inşa edilmiştir.Dışı çinilerle süslü türbe özellikle Cuma, kandil ve bayram günleri ziyaretçilerle dolup taşar. İşleri ters gidenler, kısmetini açtırmak isteyen kızlar, yeni evlenenler, sünnet olanlar ve çeşitli dilekleri olanlar türbenin önünde dua eder ve çevresini üç defa dolaşırlar. Türbenin ayak ucunda bulunan suyun kalp hastalığına şifa olduğuna inanılır. Eyüp Sultan'da dilek tutanlar çeşitli adaklar adarlar (yiyecek dagıtmak, kurban kesmek vs.) ve dilekleri gerçekleşenler bu adaklan fakir insanlara dağıtırlar.
Türbe, Eyüp Sultan Camii adıyla bilinen ünlü ve kutsal camiin kuzey tarafında ve iç avlusunun hemen önündedir. İstanbul'da yapılan ilk eser budur. Büyük Türk hükümdarı Fatih Sultan Mehmet tarafından, 1454-55 tarihlerinde yaptırılmıştır.Türbede medfun bulunan Hz. Hâlid Bin zeyd Ebû Eyyûb el-Ensâri Medineli'dir. Hazraç kabilesinin önemli kollarından Neccar-Zâde Hânedanı'nın reisidir. Babasının adı Zeyd, annesinin adıHind'dir. Künyesi Eba Eyyüb'dür. Hicretten iki yıl önce Mekke'ye gelerek Hz.Muhammed S.S. ile görüşmüş ve İslâm'ı kabul etmiştir.Hicretin 48. veya49. (M. 668-69) senelerinde İslam Ordusu kumandanı Süfyan bin Avf'ın idaresindeki ordu,İstanbul'a gelmişti. Şehir muhasara edilmiş ve kuşatmanın devam ettiği bir sırada Hâlid bin Zeyd ve Süfyan bin Avf vefat etmişlerdi. Yaşının hayli ilerlemiş olması ve çok uzak yollar katetmesi sıhhatini bozmuş ve bir rivayete göre ishal, bir rivayete göre de astım hastalığından yatağa düşmüştü . Vefatında türbesinin bulunduğu yere defnedildi .Büyük hükümdar Fâtih İstanbul'u muhasara ettiği sırada muhteşem oyağını, Topkapı karşısında, Maltepe Kışlası'nın bulunduğu yere kurmuştu. Muhasara sırasında da Hz.Hâlid'in mübarek kabrinin bulunmasını, kuşatmaya iştirak eden devrin kutbu, Akşemseddin Hazretleri'nden istemişti.

Eyüp Sultan kimdir...
Hz. Muhammed'i Medine'ye ilk geldiginde evinde misafir eden Hz. Ebu Eyüb el-Ensari ülkemizde Eyüp Sultan olarak bilinir.
668-669'daki istanbul kusatmasina katilarak bu savasta sehit olmustur. Mezarinin bulundugu yeri istanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed'in hocasi Aksemseddin rüyasinda görmüs ve buraya türbesi yaptirilmistir. 1459 yilinda ise yine Fatih Sultan Mehmed tarafindan türbenin yanina camii, medrese, imaret ve hamam yaptirilmis böylece burasi külliye olumutur.
H.A.E Saygilar

Cumartesi, Ekim 14, 2006

Dua..



Loise Redden isimli çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle bir manava girer.Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır. Kocasının çok hasta olduğunu, çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler. John Longhouse isimli manav ona ters bir şekilde bakarak derhal dükkanını terk etmesini ister.Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek, lütfen efendim der, paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim.
John kendisine bir kredi açamayacağını çünkü onun eski bir müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir. İçere girerek John'a yaklaşır ve ben o kadının almak istediklerine kefilim der. Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver.
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve bir alış-veriş listen var mıydı diye sorar Louise "Evet efendim" der. "Tamam" der manav. "Şimdi onu terazinin şu kefesine koy, onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım.!"Louise bir an duraksar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir.
Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür. Manav müşteriye dönerek, kısık bir sesle, "İnanamıyorum." Der. İnanılacak gibi değildi. Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile, diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır.Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir.
Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmis kağıdı eline alır ve okur. Bir de bakar ki orda bir alış-veriş listesi yoktur. Sadece bir dua yazılıdır."Tanrım neye ihtiyacım olduğunu sen bilirsin, kendimi senin ellerine teslim ediyorum."Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür. Loise kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır. Müşteri John'un eline bir elli dolarlık tutuştururken, "her kuruşuna değdi" der.Daha sonra John Longhouse terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür. Bu nedenle duanın ne kadar ağır çektiğini sadece Tanrı bilir.
Dua bizim için hiçbir maliyeti olmayan bedava bir hediyedir...

Zeynep..

Cuma, Ekim 13, 2006

FITRE...




Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından başka nisap miktarı malı veya onun değerinde parası olan müslümanın fıtır sadakası vermesi vaciptir.

Buna kısaca "Fitre" denir. Fıtır sadakasının vacip olması için, zekâtta olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı nitelikte olması şart değildir.

Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadakadır. Bayramdan önce verilmesi iyidir. Bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Dinî ölçülere göre zengin olan kimsenin, hem kendisinin hem de erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir.

Fakir olan çocuğun babası ölmüş veya fakir ise babasının babası, torununun fitresini verir.

Bir kimse karısının ve büyük çocuklarının fitresini vermekle mükellef değildir. Bunlar zengin iseler fitrelerini kendilerinin vermesi lâzımdır.

Karısının ve aile içindeki büyük çocuklarının fitrelerini onların izni olmadan verebilir. Aile içinde olmayan büyük çocukların fitrelerini ise onların izni ile verebilir. Bir kimse babasının ve anasının fitrelerini vermekle yükümlü değildir.


Fitre Şu Dört Cins Yiyecek Maddesinden Aşağıdaki Miktarlarda Verilir:

Cinsi: Miktarı:

1. Buğday 1460 Gram (520 dirhem)

2. Arpa 2920 Gram (1040 dirhem)

3. Kuru Üzüm 2920 Gram (1040 dirhem)

4. Hurma 2920 Gram (1040 dirhem)

Bu gıda maddelerinin kendileri verilebileceği gibi, para olarak değerleri de verilir. Hangisi fakirin yararına ise onu vermek daha uygundur. Bir fitre yalnız bir fakire verilir, ikiye bölünmez. Bir fakire birden fazla fitre verilebilir. Fitre niyet edilerek verilir. Ancak bunun fitre olduğunu fakire söylemek gerekmez. İçinden niyet etmesi yeterlidir.

Zekât hangi fakirlere verilirse fitre de onlara verilir. Bir özürden dolayı Ramazanda oruç tutmayanlar da, nisap miktarı mal veya paraya sahip iseler fitrelerini vermekle yükümlüdürler.

Varlıklı müslümanlar fitre vermek suretiyle fakirlere bayram sevincini tattırırlar. Böylece, hem borcunu ödemiş hem de sevap kazanmış olurlar.

Fitre vermek, orucun kabul edilmesine, ölümün şiddetinden ve kabir azabından kurtulmaya vesile olur.
H.A.E.Saygilarla.

Perşembe, Ekim 12, 2006

Kur'an Akla Hitap Eder


Kur'an sadece ibadet için değil,
yeni işaretler bulmak için de okunmalı.
Kur'an değişmeksizin her asra,
her seviyeye farklı ışıklar gönderir.
Yüzlerce ayet insanı düşünmeye, belgelemeye çağırır
Âlemlerin Rabbi'nden, tüm insanlığa doğru yolu göstermek için
rahmet eseri olarak gönderilmiş, akla ve kalbe hitab eden,
yeri arşa bağlayan, benzeri yapılamayan hikmetli beyandır.
Allah, Kur'an'ında insanlara tecelli eder,
fakat onların çoğu bunun farkında değiller.
Rabbimize doğru manevi yolculuğumuzda ilerlerken,
bize verilen başlıca vasıtadır O.
Sözün bittiği yerde Kur'an dilimizin bağını çözer.
O'nu okuyarak Yaratıcıyla iletişim kurarız.
Kur'an, realiteden uzak kalmamızı istemez;
bilakis gerçek hayatın içinde yaşamaya,
O'nunla alışveriş içinde olmaya ve
O'na katkıda bulunmaya çağırır bizi.
İşte insan çağının bir tanığı olarak Kur'an'a yönelirken
tarihsel tecrübesini, kendi ihtiyaçlarını, sorunları
Kur'an'a arz edip bu konularda onu konuşturmaya çalışmalıdır.
Halini O'na arz ederek, edep ve nezaketle
"lütfen elimden tutar mısın?" tavrıyla yaklaşmalıdır.
Ne var ki Kur'an'la diyalogunun tamamlanması için,
kendisinin de O'na cevap vermesi gerekir.
Bu sohbet esnasında Kur'an'ın:
"Nasıl, ihtiyacını bulabildin mi?",
"Aldıklarından istifade ediyor musun?",
"Dürüst, erdemli hayat sürdürüyor musun? "
"Çevrenle ilişkilerin nasıl?"
gibi sorularına cevap vermemiz gerekir.
Kur'an hem akla hem kalbe hitap eder
Kalbe ferahlık verdiği, insanın duygu dünyasını coşturduğu gibi,
aklın da işletilmesini emreder.
Yüzlerce ayet insanı düşünmeye, belgelemeye çağırır.
"Bilmediğin şeyin peşine düşme!
Çünkü kulak, göz, kalp gibi organların hepsi sorguya çekilecektir"
ayetinde olduğu gibi.
Kur'an tükenmek bilmez lütuflarla doludur.
Sadece ibadet için değil, yeni işaretler bulmak için de okunmalıdır
Kur'an değişmeksizin her asra, her seviyeye farklı ışıklar gönderir.
Çevresinde farklı yerlerde oturanlar farklı ışınlar ve renkler aldıkları gibi,
bizler de bulunduğumuz konumlara göre
Kur'an'a yönelişimizden başka başka işaretler,
feyizler ve renkler alabiliriz.
Ayda


Çarşamba, Ekim 11, 2006

İslam minyatürü üzerine çeşitlemeler


Minyatür: Nusret Çolpan

Üstteki resme bir bakın. Hemen tanıyacaksınız neresi olduğunu. O kadar gerçeğe sadakatle ve birebir resmedilmiş ki. Öte yandan öylesine güzel bir yer ki gerçek olamaz diyor insan. İşte minyatür böyle bir şey. Hem gerçekçi hem gerçeküstü. Daha doğrusu kendi içinde taşıyor kendi gerçekliğini.
Orhan Pamuk’un tümüyle minyatür sanatçıları çevresinde geçen romanı Benim Adım Kırmızı’dan da bileceğiniz gibi minyatür sanatçılarına nakkaş denir. Nakış işler gibi ince ince işlenir minyatürler. Perspektif anlayışı çok değişiktir. Adeta batılı anlamda perspektifi yok gibidir resmin. Oysa minyatürlerin konusuna göre, öne çıkarılmak istenen kişi veya vurgulanmak istenen herneyse o önde ya da üstte yapılır. Figürler birbirini kapatmadan en ince ayrıntısına kadar verilir. Figürlerin birbirini kapattığı bir tarz da var ki buna yığma sistemi deniyor. Ayrıca sıralama ve perdeleme sistemi uygulanmış minyatürler de vardır.
Siz de benim gibi kelime kökenlerine meraklıysanız minyatür kelimesinin resmi oluşturan minik figürlerle, hatta minyon kelimesiyle ilgisi olabileceğini düşünebilirsiniz. Oysa kelimenin kökeni minyatürde kullanılan bir tür kırmızı boyayla ilgili. Zaten Pamuk da romanına kırmızı adını vermiş. Minyatürlerin bu parlak kırmızıları, mavi ve yeşilleri çok avangard bir renk anlayışı gibi gelir bana ve çok severim. Zaman zaman kullanılan yaldızlar Klimt’in yağmur gibi yaldız dökülen tablolarını çağrıştırır.
Gerçek olayları veya yerleri, ancak İslami sanat kurallarına uygun biçimde soyut bir ifade biçimiyle ele alan Osmanlı minyatürlerinin ustaları arasında en ünlüsü Levni’dir. Onun kendine has minyatürleriyle yeni ders kitaplarını bilmiyorum ama biz eskiler okul müfredatlarındaki tarih kitaplarında bile karşılaşırdık. Kanuni’leri, Barbaros’ları o minyatürlerle (Şemail-i Ali Osman) tanıdık. O minyatürlerde dönemin önemli olayları (Surname), savaşlar, ele alındığı gibi Mesnevi gibi kitaplar, simurglar, hüthüt kuşları, çiçekler, doğa manzaraları, Kelile ve Dimne’nin hayvanları, Leyla ile Mecnun gibi halk hikayeleri de resimlenmiştir... Bana her zaman ilginç gelen yönü ise kurallara sonuna kadar bağlı bir sanat olan minyatürlerin pek çoğunda mutlaka çerçevenin dışına uzanan bir ağaç dalı, resmin içinden dışarı kaçan bir kuş, rüzgarla savrulmuş bir şal gibi bir “kaçak” unsurun bulunmasıdır.

Not: Yukardaki minyatür günümüzde bu sanatı yaşatmaya çalışanlardan değerli sanatçı Nusret Çolpan’a ait olup sanatçının izniyle bu yazıya eklenmiştir.

Nicomedian

Salı, Ekim 10, 2006

HOS GÖRÜ...


ani hep hoş görü hoş görü deniliyor ya.
Bugün hoşgörünün de ötesinde daha farklı bir husustan bahsetmek istiyorum.
Oruç tutmayanların anlayışlılığından ve iftar sofrasında gösterdikleri nezaketten.
Gerçekten de insanlar bir takım sebeplerden dolayı oruç tutmayabilir.
Kimisi bu ibadeti anlamlı bulduğunu ancak bünye olarak dayanamadığını söyler.
Kimisi çok ağır işlerde çalıştığından oruç tutamaz.
Kimisi sebebi belirsiz bir şekilde tutmak istemediğini söyler.
Ve en önemlisi kimisi oruç gibi bir ibadeti mantıklı bulmadığını söyleyebilir.
Hatta kendisinin Allah’a inanmayan bir ateist olduğundan bile bahsedebilir.
Tabii ki kimseyi yargılayacak değiliz.
Ancak iftar sofralarında rastladığım ve beni mutlu eden bir nokta şu:
Oruç tutmayan birisi iftar anında tüm bu sebepleri bir kenara koyarak aynı masayı paylaştığı kişiyi bekler.
Aynı masayı paylaştığı kişi ise elbette oruçludur.
Ama bu ibadeti yerine getirmese de, o özel anın gelmesini karşısındakiyle birlikte bekler.
Ezanın okunmasını yani.
Aceleci davranmaz.
Ve ezan okunduğunda sanki kendisi de oruçluymuş gibi oruçlu olan insanlara tabi olur.
İftarını açar gibi o da herkesle aynı anda yemeğe başlar.
Benim şahit olduklarım içerisinde güzel olan ise, her ne sebeple olursa olsun oruç tutmayan birisinin, oruçlu olanlara bu şekilde tabi olmasından asla ve asla rahatsızlık duymamasıdır.
Öyle ya : ben oruç tutmuyorum, ne yapayım o zaman bekleyecek halim yok ya ! demez.
Ya da dışarıya karşı kendisini uyumlu gösterme adına rol de yapabilir.
Ancak en güzeli, karşısındakinin düşüncesine , kendisi katılmasa dahi sadece lafla değil, eylemle de bu şekilde katılmaktır.
Hepimiz biliriz.
Hatta meşhur bir de söz vardır.
Sizin düşüncelerinize katılmıyorum ancak düşüncelerinizi ifade hakkınıza sonuna kadar saygı duyuyorum ve katılmasam da sizi sonuna kadar dinleyebilirim.
Bu verdiğimiz örnekte ise, karşı tarafın düşüncelerine katılmamak vardır. Ancak bu öyle bir katılmamaktır ki sadece sözle değil 'eylemle' de o kişinin yanında olursunuz.
Yani iftar saatini hep beraber beklersiniz.
Tutan tutmayan farketmez, hep beraber bir ramazanı daha yarıladık ya...
Selâmetle...
BAVER

Pazartesi, Ekim 09, 2006

RAMAZAN MANILERI...



Sahur'un habercisi Ramazan davulcularının nesilden nesile söyleyerek taşıdığı "Ramazan Manileri" Eski Ramazanlar'ın önemli özelliklerindendir.
Konusu çoğunlukla ramazanla ilgili olan bu deyişler, sahur vaktini haber vermek için söylenirdi. Ramazan'ın onbeşinden sonra bahşiş toplamaya yönelik konuları içeren bu maniler için çalgılı kahvelerde yarışmalar da düzenlenirdi.
Yarışmaya katılacak olanlar yüksek bir yere oturur ve yarışma başlardı.
Manicilerden biri "ayak" atar, yanındaki hemen o ayağa uygun cinaslı bir beyiti hemen okumak zorunda kalırdı.
Bunu gerçekleştiremediği an saf dışı olurdu.
Geçmişin manileri bugün kültürel değerlerimiz arasında birer "anı" olarak var olmaya çalışıyorlar.
Manilerden örnekler...
İşte geldim iki büküm

Üstümdedir davul yüküm
A benim ağalarım selamün aleyküm

Besmeleyle çıktım yola
Selam verdim sağa sola
A benim ağalarım namazınız mübarek ola.

AkŞamdan pilavı pişirdim
Gene karnımı şişirdim
Ben çok mani bilecektim ama
Defteri yolda düşürdüm

Davulumun üstü kırmızı
Dün akşam gördüm yıldızı
Arkadaşımı sorar isen
Camilerde kilim hırsızı

Eski cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnim tok ama
Arkadasimin cani börek ister

Arnavut'musun Tatar'mısın
Ekşili corba yapar misin
Ben sana davul çaliyorum amma
Acaba sen oruç tutar mısın?

Ramazan'ın onbeşinden sonra davulcular bahşiştoplarlar,
toplarken de şu manileri söylerler:

Davulumun ipi kaytan,
Kalmadı sırtıma mintan,
Virin ağlar bahşişim,
Alayım sırtıma mintan

Ne uyursun ne uyursun,
Bu uykudan ne bulursun,
Al aptesti kıl namazı
Cenneti alayı bulursun.

Hayalıklar halayıklar
Ocak başında uyuklar
Davulumun sesini duyunca
Pirincin daşını ayıklar.
Ayda