Bu gün egitim olarak biraz da kendimizi sorgulamak istiyorum.Günlük tüketimimiz de yer alan gida maddeleri; ne kadar taniyoruz ? Daha dogrusu bu konuda hakikaten bilgilerimizi günlük yasamimizda uyguluya biliyormuyuz.Tükettigimiz gida maddelerinin
tüketim tarihlerinden tutup, tencerimize kadar gecen sureyi bilinci olarak biliyormuyuz...
Bu gün gazeteler ve medya da okudugumuz ve gördügümüz zehirlenme vakalarini yanliz bir tek suclu üzerinde yogunlanarak mi görüyoruz...
Hangi gida maddelerinin icerikligi beraberinde aldigimiz diger gida maddelerinin bize verdigi besin degerlerinin nasil yok ettigini biliyormuyuz ?"Tipki a ilacin b ilaci ile beraber alinmamasi gibi"
gida maddelerinin derhal tüketilmesi, gida maddelerinin market'lerden evimize kadar gecen süre , nasil transport etmemiz.Tüketimin icerikligi icersinde hangi lerini kisa bir zaman icin sakliyabilecigimiz hakkinda bilgi sahibimiyiz.En önemlisi gida maddeleri hakkinda kimyevi katki maddelerinin kod ve nolari hakkinda ne kadar bilgi sahibiyiz.Biliyoruz ki insan vucudunun depolama gibi bir harikaligi var bu gida yoluyla aldigimiz kimyevi maddeler bizlerde ileriye dönük ne gibi "cilt rahatsizliklari en cok görülen" ve diger rahatsizliklara yol acabilecegini biliyormuyuz.Asagida bu konu ile ilgili bir örnek vermek istiyorum.
HORMONLAR VE ZİRAİ MÜCADELE İLAÇLARI KONUSUNDA NE KADAR BİLİYORUZ ?
Sebze ve Meyvelerde Hormon Var Mı?
Doğal olarak bitkilerde oluşan, büyüme ile buna bağlı diğer fizyolojik hareketleri kontrol eden ve oluştukları yerden bitkinin diğer kısımlarına taşınabilen, çok az miktarda bile etkilerini gösterebilen organik maddelere ‘’Bitki Gelişim Düzenleyiciler (BGD) veya Bitkisel Hormanlar ’’ adı verilir.BGD’ler, bitki bünyesinde üretildikleri gibi, sentetik olarak da elde edilebilirler.
Seralarda sıcaklığın 13OC’nin altına düştüğü dönemlerde özellikle domates, patlıcan ve kabak döllenme zorluğu çektiğinden seraların ısıtılması gerekmektedir. Yeterince tarımsal destek almayan üreticiler için ısıtma yönteminin daha pahalı olmasından dolayı sentetik BGD’ler kullanılmaktadır.
BGD’ler sera ürünlerinde sadece domates, patlıcan ve çiçeklenme döneminde döllenmeyi sağlama amaçlı kullanılmaktadır. Hasat dönemine kadar geçen 90 günlük sürede, zaten çok seyreltik olarak kullanılan bu maddeler bitki bünyesinde parçalanarak atılmakta, soframıza gelen üründe kalıntı kalmamaktadır.
Hormon tartışmalarının sürekli odağında bulunan salatalık ise kendi kendini dölleyebilen bir bitkidir. Bu nedenle hormon ya da sentetik benzerlerine ihtiyacı yoktur.
Yine hormon tartışmalarının vazgeçilmeyen ürünü biberde de kesinlikle hormon ya da sentetik benzerleri kullanılmamaktadır.
Piyasaya her çıktığında hormon tartışmalarını medyanın gündemine oturan bir diğer ürün ise çilektir. Nedeni de eskiden olduğu gibi küçük değil de birdenbire irileşmesidir. Herkesi tedirgin eden o iri çilekler Kamarosa cinsidir.İriliklerinin nedeni çeşit özelliğinden kaynaklanmakta olup, hormonla hiçbir ilişkisi yoktur. Unutulmamalıdır ki, çilekte hormon ya da sentetik benzerlerinin kullanımı sadece yaprağı ve sapı büyütülmektedir, çileği değil !
Hormonların ya da sentetik benzerlerinin tarım ürünlerinde kullanımı konusundaki tartışmalar, medya tarafından, belki de sadece reyting uğruna sık sık ve gereksiz yere gündeme getirilerek insanlarımız tedirgin edilmektedir. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir, sebze ihracatımızın hemen tamamı Avrupa ülkelerine yapılmaktadır ve bu ülkeler gıda güvenliği konusunda son derece hassas ve duyarlıdırlar. Bugüne dek hormon nedeniyle geri dönmüş bir ürünümüz bulunmamaktadır.
Hormon tartışmalarının sık sık gündeme gelmesi üzerine, tartışmaların hedefi haline gelen ve zarar gören üretici de konunun üzerine titizlikle eğilmiş ve sera ürünlerinde döllenmeyi kolaylaştırmak amacıyla Bambus arıları kullanılmaya başlamıştır.
Tüm bu açıklamalara karşın tüketici hala tedirginliğini üzerinden atmıyorsa o zaman tek çözüm yolu kalıyor o da ürünleri mevsiminde tüketmek.Çünkü hormonun sentetik benzeri kış aylarında ve serada kullanılmaktadır.
Tıp dünyası, bitki gelişim düzenleyicilerin insan sağlığı üzerine olumsuz bir etkisini henüz tespit edilebilmiş değildir. Asıl üzerinde durulması gereken konu zirai mücadele ilaçlarının yanlış kullanımının önüne geçilmesi olmalıdır.
Tavukta Hormon Var Mı?
Tıpkı sera ürünlerinde olduğu gibi tavukta da herhangi bir amaç için kesinlikle hormon kullanılmamaktadır.Gerek sera ürünleri gerekse tavukta hormon konusunda şu gerçek net bir şekilde bilinmelidir; ülkemizde hormon üretimi, ithalatı ve kullanımı yasaktır.
Hormon, bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılamayacak kadar pahalıdır.
Ülkemizde tüketiciyi tavuk konusunda en tedirgin eden nokta bunların 40-45 günde nasıl kesilecek kadar büyüyebildikleri konusudur. Bu sorunun cevabı için tavukçuluğun tarihsel gelişimini kısaca gözden geçirmek gerek. Türkiye’ye 1950’lerde yeni tavuk ırkları getirilmiştir. Bunlar saf ırklardı. Onlarca yıl süren ıslah çalışmaları sonrası verimi yüksek hibrit ırklar geliştirildi. Bunun yanında yem sanayi ilerledi. Günümüzde civcive başka, pilice başka, etçi tavuğa başka, yumurtacı tavuğa başka yemler üretilmektedir. İlker kümeslerin yerine artık modren kümesler inşa edilmektedir. Etkili aşılar geliştirildiği için tavuklar eskisi kadar hastalıklardan etkilenmemekte ve ölmemektedirler.Tavukların Tavukların 40-45 günde kesime gelebilmeleri bu gelişmeler ve değişimlerle sağlanmıştır.
Tavukta hormon kullanılmamaktadır. Ancak, antibiyotik kullanımı mevcuttur.
Bakterilerde direnç geliştirdikleri için birçok antibiyotiğin kullanımı artık yasaklanmıştır. Günümüzde iki antibiyotik yalnızca koruyucu olarak kullanılmaktadır. Kullanılan antibiyotiği kesime 5-7 gün kala kesmek gerekiyor. Bu süre içinde ilaç tavuğun bünyesinden atılabilmektedir. 2001 yılında bu yana Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, kalıntı izleme programı çerçevesinde birçok analiz yapmıştır ve piliç etinde ilaç kalıntısına rastlanmıştır.
Türkiye tavukçuluğu Avrupa Birliği’ndeki tavukçuluğun daha önündedir.Çünkü, bizdeki tesisler son teknolojiye göre yapılmıştır. AB’dekiler ise 20-30 yıl öncesinin teknolojisine sahiptir. AB ülkelerine ihracat yapabilecek çok sayıda tavukçuluk şirketimiz bulunmaktadır.
Tüketicinin tavuk konusunda asıl dikkat etmesi gerek konu kaliteli firmaların ürününü, hijyen şartlarını yerine getiren ve soğuk zinciri devam ettirebilecek kapasitedeki alışveriş noktalarından almaya özen göstermesi olmalıdır.
Zirai Mücadele İlaçları Zehir Saçıyor mu?
Bitkisel üretimde hastalıklar, zararlılar ve yabancı otlar üründe % 65’e varan bir kayıba neden olmaktadır.İstatistiklere göre dünyada bu şekilde oluşan ürün kaybı 23 milyon ton olup 150 milyon insanın bir yıllık ihtiyacı kadardır. Bu nedenle tarımda hastalık, zararlı ve yabancı otlara karşı zirai mücadele bir zorunluluktur.Bu amaçla en çok kullanılan da kimyasal ilaçlardır.
Ülkemizde ruhsatlandırılarak kullanılan zirai mücadele ilaçlarının kaliteleri Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Ortak Pestisit Analiz konseyi (CIPAC)’nın kriterlerine uygundur ve aynı standartlar içindedir.
Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında ülkemizde ziari mücadele ilacı kullanımı oldukça düşük düzeydedir.Hektara aktif madde olarak Almanya ve Fransa’da 4.7 kg, Yunanistan’da 6 kg, İtalya’da 7.6 kg, Belçika’da 11.3 kg, Hollanda’da 17.8 kg, Türkiye’de 600 gram zirai mücadele ilacı kullanılmaktadır. Ancak, tarımın yoğun olarak yapıldığı Ege ve Akdeniz Bölgelerimizde zirai mücadele ilacı kullanımı birçok Avrupa ülkesinin üzerindedir.
Zirai mücadele ilaçlarının yanlış kullanımı konusunda yakın dönem sorunlarından örnek vermek gerekirse , Methamidophos adlı ilacın kullanımı nedeniyle Almanya’ya ihraç ettiğimiz biberlerimizde sorun yaşadığımızı görüyoruz (Methamidophos kullanımı şu anda ülkemizde yasaklanmıştır). Bu ilaç sadece tütün ve pamukta kullanılmak üzere ruhsatlı, çok zehirli bir zirai mücadele ilacıdır. Gıda maddesi olarak tüketilecek tarım ürünlerinde kullanımı kesinlikle yasaktır. Ancak çok zehirli olması, hastalık ve zararlılara karşı oldukça etkili ve ayrıca ucuz olmasından dolayı üretici tarafından tercih edilmektedir.Kontrol sisteminin yeterli olmaması, üreticinin istediği ilacı kolayca satın alabilmesi ve istediği üründe rahatça kullanılabilmesi sorumsuzluğu bu gibi hataları doğurmakta, sağlığımızı riske atabilmektedir.
Yine yakın zamanda ihraç patlıcanlarımızda İsveç, Neoron ticari markalı zirai mücadele ilacının kalıntısını tespit etti. Sebze ve meyvede kullanımı ruhsatlı olan bu ilaç hasattan 14 gün önce kullanımına son verilmesi gereken bir zirai mücadele ilacıdır. Bekleme süresinin oldukça uzun olması nedeniyle kalıntı bırakmaması açısından hasat zamanına yakın kullanılmaması gerekir. Aksi taktirde (14 gün bekledikten sonra ürünü hasat etmek gerekir ) sık sık hasat edilmesi gereken ürünler için uygun olmaz. İsveç’e ihraç edilen patlıcanlarımızda ya kullanılması gerekenin üzerinde bir doz kullanılmış olabilir ya da 14 günlük süre beklemeden hasat edilmiş olabilir. Ancak nedeni ne olursa olsun yapılan her hata türkiye’yi riskli ülkeler grubuna sokmaktadır.
Zirai mücadele ilaçları zamanında, uygun ürüne, dozunda kullanıldığında ve hasada kadar olan bekleme sürelerine uyulduğunda sağlık açısından bir sorun yaratmamaktadır. Unutulmamalıdır ki, hastalandığımızda kullandığımız antibiyotikleri dahi usulüne uygun kullanmadığımızda sağlığımıza zarar veririz.
Zirai mücadele ilaçlarının yanlış kullanımının önüne geçilebilmesi için ilaç bayileri ziraat mühendisi olmalı, ilaçlar reçete ile satılmalı, üreticiler tarımsal danışmanlık hizmeti satın almalı, etiketten tarlaya-tarladan sofraya izleme sistemi kurulmalı ve Tarım Bakanlığı denetimlerini artırmalıdır.
Eger burayi tiklarsaniz Gida maddeleri ile ilgili kanunlari okuyabilirsiniz. Kaynak olarak Internet sayfalarindan faydalanilmistir.
Sizlere kullandiginiz gida maddeleri üzerindeki Kimyevi katki Numaralarini veriyorum lütfen bi kenara not edip Dostlariniza da cogaltarak verebilirsiniz.
ZARARSIZ KATKILAR
E100, 103, 104, 105, 111, 121, 122, 126,130, 132, 140,151, 152, 160, 161,162, 163, 170, 174, 175, 180, 181, 200, 201, 202, 203, 236, 237, 238, 260,261, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300, 301, 303, 304,305, 306, 307,308, 309, 322, 325, 326, 327, 331, 332, 333, 334, 336, 337, 382, 400, 401,402, 403, 404,405, 406, 408, 410, 411, 420, 421, 422,440,471, 472, 473, 474,475,480
SUPHELI KATKILAR
E125, 141, 150, 153, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 605,E220,221,222,223,224,338, 339, 340, 341, 460, 461, 466, 407 (MIDE VE BAGIRSAK HASTALIKLARI), E200 (VUCUTTAKI VITAMIN B12 YI YOK EDIYOR) E250,251, 320, 321 (KALP HASTALIKLARI, DAMAR SERTLIKLER VE TIKANIKLIKLARI)
TEHLIKELI KATKILAR
E102, 120, E311, 312 (NOROLOJIK HASTALIKLAR)
KANSEROJEN KATKILAR
E102, 110, 123, 124, 131, 142, 210, 211, 213, 214, 215,216, 217
ORNEGIN E211-SODYUM BENZOAT KETCAPLARDA BULUNMAKTADIR.
123,110 ABD, INGILTERE, FRANSA, ALMANYA, RUSYA,JAPONYA VE DAHA BIRÇOK ULKEDE YASAKLANMISTIR. FAKAT ULKEMIZDE RENKLI DRAJE CIKOLATALARDA VE KAYMAKLI BISKUVILERDE KULLANILMAKTADIR.
EN TEHLIKELI KANSEROJEN KATKI
E330 ( NE YAZIK KI BIRCOK HAZIR GIDADA KULLANILMAKTADIR.)
BAZI HAZIR GIDALARDA TESBIT EDILEN KATKI MADDELERI
E330 - ULKER LUKS GOFRET, MEYSU (OZELLIKLE KAYISI), KNOR DOMATES CORBA, TUM TENEKE KONSERVE VE TURSULAR, 7UP, SCHWEPPES (TUM URUNLERI), JELIBON, TAMEK YAPRAK SARMA, PIYALE HAZIR CORBA, OLIPS, E250 -TUM SALAMLARDA E300 - FANTA PORTAKAL, CINOMEL E320 -ETI PUFY, KNORR ISKEMBE CORBA E223 - ULKER HAYLAYF, ALBENI E322 - ULKER COKOKREM
Kaynak Beslenme Bülteni:Doç. Dr. Mustafa TURKMEN
Saygilarla.
H.A.E